Şumnu Kültür Evi, Şumnu halkının göz bebeğidir, Şumnu halkının canıdır. Şumnu halkı kendi kültür evine sahip çıkmıştır.
Şumnu Kültür Evi’nin tarihi 1881 senesinde filizlendi ve daha sonra 1883 senesinde dallanıp, budaklanıp Şumnu halkına müthiş bir şekilde hizmet etmeye başladı. 13 yıl sonra 1894 yılında Şumnu Türk Kıraathanesi olarak resmi kayıtlara geçti. Var olduğu sürece adı değişti- Şafak, Turan Cemiyeti, Şen Yurt, Yeni Devir ve en sonunda Nazım Hikmet’in 1952 ve 1954 yıllarında Şumnu’ya gelmesinden sonra Nazım Hikmet adını aldı. Şumnu Türk Kültür Evi çok acı ve tatlı günler, aylar, seneler geçirdi. Bugünkü haline gelince, çok parlak günler veya çok kötü günler yaşadı.
Zenginlerden Solakoğlu, İstanbul’dan çok kitap getirip satıyormuş. Bazı insanların parası olmadığından dolayı kitapları sadece okumaya veriyormuş. Onlar kitapları geri verince parası olanlara onları satıyormuş. Bunlar Türk kıraathanesinin ilk adımlarından biri sayılır. Daha sonra hususi bina kurulup resmi kayıtlara geçmiş. Kayro’nun El Esher Üniversitesi’nde(Kırmızı Üniversitesinde) eğitim alan ve Müslümanların başı olan Ziyayeddin Şeyh Efendi, ben NÜVVAB’ta okurken benim hocam idi. Bize, öğrencilere bunları ayrıntılı anlatıyordu ve bizi Türk kıraathanesine kitap alıp okumaya yönlendiriyordu. Bu hocam 1950 yılında daha 10 öğretmen ile birlikte Bulgaristan Yöneticileri tarafından kovuldu ve onlar Türkiye’ye göç etti.
Şumnu Kültür Evi Şafak Devri’ni, Turan Devri’ni, Faşist Devri’ni yaşamış. Daha sonra Yeni Devir denilen bir devirde gözlerini yeniden açmış, lakin bu Yeni Devir uzun gitmeyip, yerini yeniden Doğuş denilen bir devir ile karşı karşıya gelmiş ve yok olup gitmiş ve bitmiştir.
Faşist Devri’nde Türk halkına çok zulümler yapılmıştır. Lakin Türk Kültür Evi yok edilmemiştir. Faşist Devri’nde Türk Okuma Evi daima faaliyette bulunmuştur.
Şumnu Türk Kültür Evi kurulduğu günden bugüne kadar üç Lale Devri yaşamıştır. Bütün Bulgaristan Türk halkı ve Şumnu Türk halkı Birinci Lale Devri’ni 1918 senesinde, Aleksandır Stanboliyski zamanında yaşamış ve bu devir 1923 senesine kadar devam etmiştir.
Şumnu Türk halkının İkinci Lale Devri, 9 Eylül 1944 senesinde başlayıp 1956 senesinde sona ermiş. İkinci Lale Devri’nde Georgi Dimitrov’un idareye gelişi ile başlamış ve sonra Vılko Çervenkov’un idaresinin sonuna kadar devam eetmiştir. Todor Jivkov’un idaresinde yeniden Türklere zulüm devri başlamış. Todor Jivkov idaresi başlayınca, Şumnu Türk Kültür Evi’ne Türkçe kitap almak için para verilmemeye başlamış. İşte, Todor Jivkov devrine Kara Devir diyebiliriz. Bu mesele sadece bununla kalmayıp, bütün Bulgaristan Türklerinin isimlerinin değiştirilmesiyle başlanıyor ve toplarla, silahlarla Türk kimliği Bulgaristan’da yok edilmeye başlanmış. Bir sözle, bütün Bulgaristan Türkleri tarihten silinip gitmeleri lazımmış. Böylece Şumnu’da Türk halkı yok dendi.
Bu zamanda Şumnu’da, Şumnu Türk Kültür Evin’de Calibe Cevdet isminde bir hanım efendi Kültür Evi’ni çalıştırıyordu. Calibe’yi çok yakından tanıyordum. Kendisine tarih, felsefe derslerini verdiğimden başka, okuduğu lisenin müdürü idim. İsim değişiminden sonra bir gün yanına uğradım. Selam verdim ve Calibe Hanıma okuma evinin durumunu sordum. Merhum Calibe Hanım bana her şeyi teferruatınca anlattıç Bütün Türkçe kitaplarının alındıklarını söyledi. “Şimdilik işime devam ediyorum. Şimdi sadece okuma evinde Bulgar dilinde olan kitapları talebelere ve isteyenlere okumak için veriyorum”, dedi. Bu devir 1956 senesinde başladı ve böylece 10 Kasım 1989 senesine kadar devam etti.
10 Kasım 1989 senesinden sonra Bulgaristan Türklerinin Üçüncü Lale Devri başladı. Şimdi de devam ediyor. Şumnu halkı, Yeni Demokrasi devri başlayınca yeniden Türk kimliklerini gerisi geriye almaya başladılar. Bu hadiselerden sonra Şumnu Kültür Evi Yönetim Kuruluna oy birliğiyle seçildim. Bundan sonra Calibe Hanımla Şumnu Belediyesine gittik ve kitapların gerisi geriye verilmesini istedik. Şumnu Belediye Başkanı ile yakından tanışırdık ve o bizi çok iyi karşıladı. Aynı zamanda ben kendim Şumnu Belediye Meclisi’nde Müsavir’dim. Diğer taraftan Şumnu Belediye Meclisi’nde Eğitim Komisyonu Başkan Muaviniydim. Kitapların gerisi geriye verileceğini Belediye Başkanı Hristov bize vaadetti. Bundan sonra Türkçe kitapların olmasını Calibe Hanıma havale ettim. Birkaç ay geçtikten sonra Calibe Hanıma telefon vasıtasıyla kitapların alınıp alınmadığını sordum. Calibe Hanım Türkçe kitapların alındığını söyledi. Lakin alınan kitapların hepsinin bulunamadığını da söyledi. Bundan sonra şahsen ben kendim belediye başkanın yanına gittim ve meselenin tam manasıyla halledilmediğini söyledim. Belediye başkanı, meselenin çözülmesi için elinden geleni yapacağını söyledi.
Calibe hanım, Şumnu Kültür Evi’ne gelmeden önce, 1958 yılında Sevlievo köylerinden olan Fatma Hanım isimli bir çalışkan kadın tayin edilmişti. Herkes ona Güzel Fatma diye hitap ediyordu. O, Şumnu Kültür Evi’ne çeki-düzen getirdi. Ve sonraları bir folklor ekibi meydana getirdi. Ondan sonra türkü ve şarkı grubu kurdu. Bu gruplarla Şumnu sancağının bazı köylerinden müsamere gösterenleri sergilediler. Bu folklor ve müsamere grupları, Makedonya devletinin başkenti Üsküp’te Türk halkının önünde çok başarılı gösterilerde bulundu. Lakin bu başarılardan memnun olmayanlar Todor Jivkov taraftarları idiler. Bu başarılara karşı olanlar gizli Bulgaristan çapında Türk kültürü yok etmek için mücadele başladı. Bu mücadelenin amacı Türk Folklor gruplarını Türkçe gazete ve dergilerin çıkarılmasına karşı gazetelerde yazılar yayınlanmaya başladı. Aynı zamanda Türk Tiyatroların kapanması teklifleri çıktı ve az sonra bunların hepsi gerçekleşti. Bu hadiselerden sonra Şumnu Kültür Evi’nden Fatma Hanım bu yapılan baskılar karşısında gönüllü olarak işini bırakmaya mecbur kondu.
Bu hadiselerden sonra Şumnu Kültür Evi’ne 1965- ten 1968 yıllarına kadar Sabriye Rufadova tayin edildi. Sabriye Hanım, Şumnu Türk halkını yakından tanıyan kimselerden biriydi. Sabriye Hanım Türk kültürünün yasaklanma devresinde seçildi. Sabriye Hanım hiçbir faaliyette bulunmayacağı ona peşinen bildiriliyordu. Onun zamanında Kültür Evi bir kahvehaneye çevrilmişti ve kahvehaneye sadece Türkler geldiği için bazı kimseler kahvehaneyi göz okuna almaya başladılar. En sonunda o da kapandı ve ortadan kaldırıldı. Bundan sonra uzak ve sapa bir yere değiştirildi. Sabriye Hanım emekliye çıkınca onun yerine Calibe Hanım Türk kültür evine seçildi. Calibe Hanım idareye geldiğinde baskılar iyice kuvvetli devam ediyordu. Bu baskılardan dolayı Calibe Hanım ve Kültür Evi bütün faaliyetlerden mahrum bırakılmıştı. Calibe Hanımın kültür evine gelmesi Totaliter Rejimin son senelerine rastlıyor.
Diğer taraftan Calibe Hanımın emekliye çıkınca onun yerine Eylül 2002 yılında Nurten Remzi, Okuma Evi’nin yönetim kurulunun oybirliği ile Nazım Hikmet Okuma Evi’ne Yönetici olarak seçildi. Nurten Hanımın Okuma Evine başkan seçilmesinden sonra, dünyada görülmedik yeni bir devir başlamıştır. İşte altını çizerek yazıyorum: Şumnu Okuma Evi’nin Altın Devri, Nurten Remzi’nin başkanlık devrinde başladı. Kurduğu Destan Folklor Grubu, Şen Mozaik Çocuk Korosu, Kız Saz Orkestrası, Kadın Korosu, Karagöz Gölge Tiyatrosu, Genç Kelemler Edebiyat Kulübü, El İşleri Kulübü, yirmi davuldan ibaret olan Şumnu Davul Zurna Orkestrası dünyanın hiçbir yerinde görülmemişti. Şumnu halkının aklı alınmış, aşırı derecede sevinçlerinden dolayı o şaşırıp kalmıştı. Şumnu halkı, böyle bir muhteşem folklor faaliyetlerinden dolayı Nurten Hanıma ve ona yardımcı olanlara sevgi ve saygılarını gökyüzünün yedinci ve son katına kadar çıkarmışlardı.
Onun sayesinde Eylül 2010 tarihlerinde 100 yıl sonra Deliorman güreşlerinde davul ver zurnalar herkesin kalbini hoplattı. Onun sayesinde 30 yıl sonra Bulgaristan çapında ilk kez Saz yarışması düzenlendi, hatta onun minik kızlarından bir iki tanesi birincilik kazandı. Onun sayesinde Eleman Yetiştirme Programlarını gerçekleştirince Varna, Rusçuk, Eski Cuma, Kemaller, Silistre ve Şumnu gençleri Türk kültürü ile ilgili İstanbul’un farklı derneklerinde ve Balıkesir’de eğitim alarak bilgi edindi. Onun sayesinde ilk kez Ebru sergileri açıldı ve Bulgaristan halkına Türk sanatları tanıtıldı. Onun resmi isteği ve projesi sayesinde kısmetse Deliorman’da ilk kez bir Türkün heykeli dikilecek, Koca Yusuf heykeli. Bir de her yıl Kırkpınar Yağlı güreşlerinde Kırkpınar Ağalarından özel davet alarak resmi misafirler arasında yer alıyor. Nurten Remzi ayrıca her yıl 2007 yılından beri Genç Kalemler şiir yarışmaları ve 2010-dan beri Kompozisyon Yarışmaları düzenliyor. Şu ana kadar verdiği bilgiye göre en az 350 çocuk ve genç katılım göstermiş. Kendi imkanlarıyla Kuzeydoğu Bulgaristan’da söylenen 800 tane mani civarında ve 450 türkü civarında biriktirdi ve türküleri notaya döktü. Şahsi arşivinde Bulgaristan Türk Edebiyatı yazar ve şairlerin eserleri kitapları ve el yazıları bulunmaktadır. Yine yüzyıl sonra ilk kez 2010 yılında Şumnu sahnelerinde onun sayesinde Mehter gösterisi herkesi çok duygulandırdı, hatta ağlattı. İlk kez Deliorman’da yapılan Bayrampaşa Belediyesi tarafından 2000 kişilik Kardeşlik Sınır Tanımaz İftar Yemeklerini, Şumnu ve Eski Cuma’da gerçekleştirdi. Hatta iftar Şumnu’da yapılırken babası vefat etti. Sabah saatlerinde o toprağa verildi, akşamleyin ise Destan Folklor Ekibi sahnede yer alırken o onlarla birlikteydi. Herkes onun sabır ve ruh gücüne hayret etti. Halkı için, Türk kültürünü canlandırma, koruma ve tanıtma için buna benzer çok fedakarlıklarda bulundu. Daha sonra davet ettiği Fethiye Belediyesi tiyatrosu Şumnu sahnesinde Keşanlı Ali komedisini sundu. Bu arada Kapatılan Şumnu Türk Tiyatrosu sanatçıları (Sıdika Ahmet, Emel Tabak, Bayse Arif, Emrullah Topçu, Hamdi Hüseyin v.b.) 30 yıl sonra hepsi birlikte onun düzenlediği bir Kurban Bayramı konserinde yeniden sahnede yer aldı. Nurten Hanım, Demokrasinin ilk yıllarında Şumnu’da kurulan ve daha sonra kapatılan Türk Devlet Tiyatrosu’nun yapamadıklarını hiç parasız, pulsuz, büyük uğraşı, özveri ve fedakarlıkla başardı ve sadece Şumnu halkına değil, bütün Bulgaistan, hatta Dünya Türklerine sergiledi.
Destan Folklor Grubu, saz, davul ve zurna orkestraları, kadın ve çocuk koroları, Avrupa devletlerinin dışında Asya kıtasının da bazı devletlerinde folklor gösterileri sergiledi. Romanya, Türkiye, Azerbaycan, Almanya, Makedonya ve başka ülkelerdeki folklor festivallerine, şiir şölenlerine ve konferanslara davet edildikten sonra katıldı.
Nurten Hanım’ın çocukluğundan beri yazdığı şiirleri içeren Kavgamı seviyorum şiir kitabıyla da ilgi çekti. Onun kavgası, kaba, gaddar, terbiyesizce bir kavga değil, onun kavgası, Türk kültürü ve insanlık denen değerler için bir uğraşı, emek ve çabaydı. Onun şiirleri 6 tane milli ve dünya şiir antolojilerinde yer aldı.
Şumnu Nazım Hikmet 1881 Kültür Evi belediyeye bağlı bir kurumdurç O, birkaç yıl önce resmi kurulan Şumnu Kültür Evi Derneği ile birlikte Deliorman Türklerinin kültür ve özelliklerini koruma çabasında bulunmaktadır. Deliorman’nın aydın kişileriyle birlikte kurulan Şumnu Kültür Evi Derneği, resmi kayıtlara girdikten sonra Şumnu Nazım Hikmet 1881 Kültür Evi ile birlikte, birinde Başkan olan, diperinde ise Yöneticilik yapan Nurten Remzi sayesinde Türk kültürünü canlandırmak, korumak ve tanıtmak için iki kurum tek bir vücut gibi yıllarca çalışmaktadır. Nazım Hikmet 1881 Kültür Evi, Şumnu Kültür Evi Derneği ile birlikte faaliyetler, kurslar ve aktiviteleriyle Deliorman’da artık bir Türk Kültür Merkezi görevini yapmaktadır.
Durmadan, yorulmadan, usanmadan, büyük fedakarlık ve özveriyle çalışan Nurten Remzi Hanım, Şumnu kültür gündemine yeni bir imaj verdi. Şumnu Kültür Evi’ne uğraşı, çaba ve direnişleriyle kendi adını getirdi, nur getirdi, ışık getirdi, gurur getirdi, umut ve hayat getirdi. O, düzenlediği ve ekibiyle katıldığı faaliyetlerle Şumnu halkını sevindirdi. Şumnu Nazım Hikmet Okuma Evi’ne şeref getirerek, Şumnu Türk halkının en şereflisi oldu. Sadece Şumnu ve etrafında değil, bütün memleketimizde, hatta bütün Türk dünyasında Bulgaristan Türkleri dendi mi onun adı geçer. Türk dünyasında Türk kültürü ile uğraşan bazı kimselerin ifadelerine göre, Mozaik dergisinin başarılarından dolayı gece gündüz çalışan Nurten Hanımla ilgili müspet manada, onun Deliorman’ın Adı deli şiirinden etkilenerek, “Deliorman’ın delisi” idi. Bende bu ifadelerden geri kalmamak için, Nurten Hanımın gösterdiği başarılardan dolayı, bilhassa ilk kez düzenlediği ve sergilediği Deliorman’da Güreşler adını taşıyan panelinde kendi gözlerimle gördüm ve muhteşem geceyi hiç unutmayacağım. Bu geceye sadece Şumnu halkı katılmadı. Şumnu halkından başka Eski Cuma, Ruen, Loznitsa, Razgrad’tan değerli kimseler katıldı. Bundan başka Türkiye Cumhuriyeti’nin başpehlivan ve şampiyonları da katıldı. Dünya Şampiyonu ve Olimpiyat İkincisi Kenen Şimşek de özel geldi. Böyle, Deliormanın güreşlerini anlatan, Koca Yusuf, Kel Aliço, Kurtdereli ve güreşe katkıları olan kadınlarla ilgili bir güreş gecesi hiçbir yerde şimdiye kadar sergilenmemişti. Bunu gördüğümde ben kendim anladım ki, Nurten Remzi, çoktan müspet manada Deliorman’ın şerefli delisi olmaktan çıkmıştır. Şimdiki duruma bakarak Nurten Hanım Avrupa’nın ve bütün dünyanın müspet manada en şerefli ve en akıllı delilerinden biri olduğunun altını çizerek gururla yazıyorum ve yazdığımdan dolayı da kendim de seviniyorum. Şumnu Kültür Evi, onun önderliğinde güreşçiler gibi direndi ve parladı. Benim duyduğum ve yaşadığıma göre, Şumnu Türk kültür ocağında şimdiye kadar bu kadar erdemli, bu kadar güzel, bu kadar özverili ve başarılı kimse çalışmamıştı. Bu kültür evi parlak devrin eşi dünyada yoktur, bence. Bir Türk olarak dünyanın son günlerine kadar bu parlak devirin devam etmesini diliyorum. Nurten Hanıma sonsuz sevgi ve derin saygılarımla başarılar diliyorum ve kendi teşekkürlerimi sunuyorum.
Yazı: Osman İsmailov
Kaynak: Kırcaali Haber