Yazı: Mehmet İsmail Keçici
Çocukluk çağımda, rahmetli babam yeni soba ve soba tamirciliği yapıyordu. Pazar günleri okul olmadığında ben de ona yardım ediyordum. Öğle vakti yemek zamanı gelince, babam su testisini elime tutturur ve bir taşa tükürerek, “Hadi oğlum, şu tükürük kuruyana kadar Koca Çeşme’den su doldurup getiriver” diyordu.
O zamanlar, evimizde çeşme varken beni Koca Çeşme’ye yollamasına, babamın bu davranışına hiç bir anlam veremiyordum. Ancak yılların geçmesiyle işi anladım ve babama hak verdim. Şimdi ben de akşamları işten döndüğümde, hemen torunlarımdan birini soğuk su doldurmaya gönderiyorum. Zaten çeşme de çok yakın…
Gece demez, gündiz demez, yaz demez, kış demez, yıllar boyu akar gider Koca Çeşme’nin suyu. Evet, Koca Çeşme koymuş atalarımız onun adını. Belki de küyümüz Yasenkovo’da en büyük ve en bol suyu olan çeşmelerden biri olduğu için. Bu çeşmenin tam ne zaman kurulduğunu bilen yok. Artık her şey maziye kalmış. Yalnız bilinen bir şey, yahut da bir tahmin varsa, o da uzun yıllar, belki de 150-200 yıl öncesi çeşmenin yerinde dağlık içersinde bir kaynağı olması. Adı da zaten Çeşme Kaynağı.
O yıllarda Veli’nin Mehmet adında bir köydeşimiz bu kaynağın çeşme haline getirilmesi için önemli miktarda bir para ayırmış. Tahta ve ağaç oluklarla dağ içersine bir çeşme kondurulmuş. Köyümüzle, Hırsovo, Krivitsa, Golyama Voda gibi etraf köylerin davarları öğle dinlencesini burada ulu meşelerin gölgeleri altındaki bol ve soğuk sulu Koca Çeşme’nin etrafında geçiriyorlarmış. Daha sonraları orman köklenmiş ve çeşme meydanda kalmış.
1936 yılında Koca Çeşme, kimlikleri bilinmeyen birtakım yabancı ve hayırsever ustalar tarafından güzel bir tamir görmüş. Ağaç ve tahtaların yerini taşlar değiştirmiş. Çeşmenin iki dolu kurnası, o gün bugün şırıl şırıl akıyor. Bugüne kadar suyunun kesildiğini köyümüzde hiç kimse hatırlamıyor. Yaz günleri suyu buz gibi soğuk, kışın ise ılıcacıktır.
Artık köyümüzün her hanesinde çeşme var. Ama yine de komşularımızın bir çoğu ellerindeki testi ya da kalaylı kaplarıyla suyunu Koca Çeşme’den alırlar.
Yaşlıların şu sözlerini hiç unutamayacağım: Koca Çeşme’nin bir bardak suyu insanın en susuz zamanında susuzluğunu gideriyor. Hele de o orak sıcaklarında içilen bir yudum soğuk su, insan vücuduna bir serinlik, bir ferahlık veriyor…
Çeymeyi kurduran ve kuranların kimlikleri tam olarak bilinmeseler de, nur ve huzur içinde yatsın bu hayırsever kimseler.
Mevsimlerin, yılların, yağmurların, rüzgârların, kuşların, insanların tüketemediği bu bol sulu çeşmeyi bağışlayan kişilerin gönül enginliğine, ruh zenginliğine hayran olmamak elde değil…
Yılların geçmesiyle çeşmenin taşları yıkılmaya başlamış, olukları çamur, ot ve çöp dolmuştu. Bu durum herkesi üzüyordu. Ancak, durum o zamanki genç ve enerjik köy muhtarı Mehmet Yusuf’un gözünden kaçmamıştı. Yıllardan 1974 idi. Muhtarlığın ve bütün konu komşunun yardımıyla çeşme yeni baştan onarıldı. Çehresi değişiverdi. Çeşmeye yakın oturan o zamanın ustalarından Hüseyin Ali Nizam ve Mümün Ali Nizam kardeşler, Hüseyin Arif, Salih Abbas gibileri (Bazıları Allah’ın rahmetine kavuştu) emeklerini hiç esirgemediler. Güzel balçık taşlarıyla çeşmeyi çesçevre sarıp sarmaladılar. Yedi oluk ve sonunda da giysi yıkamak için üç metre uzun ve üç metre geniş bir oluk yaptılar. Çeşmenin suyu bol olduğu için bir kısmını da yer altından su borularıyla otobüs durağına ulaştırdılar. Oraya da bir kurnalı üç oluklu küçük bir çeşme yaptılar. Bütün bunlar gelecek kuşaklar için çok değerli birer mirastır, onlar da bu güzel miraslara sahip çıkıp asırlarca koruyacaktır.
Evet, adı şanı bilinen ve bilinmeyen bu hayırsever ustaların emeğinin ürünlerini korumak bizlere, çocuklarımıza ve torunlarımıza düşmektedir. Varsın o adı büyük Koca Çeşme’nin o buz gibi soğuk suları hiç durmadan, hep böyle akıp gitsin! İçenler huzur bulsun, şifa bulsun, yaşasın !
O, emeği geçen, adlarını bilemediğimiz hayırsever büyüklerimizin ruhuna ise el açıp en iyi dileklerimizle Tanrı’ya duacı olalım. Ruhları şad olsun!…