Bağlantı haritası Anasayfa » Bulgaristan’da Türkçenin anadil olarak öğretiminde yaşanılan sorunlar ve iki dillilik

Bulgaristan’da Türkçenin anadil olarak öğretiminde yaşanılan sorunlar ve iki dillilik

1. Bulgaristan Milli Eğitiminde Demokrasiye Geçiş Sonrasında Türkçenin Anadil Olarak Eğitimi

Bulgaristan’da uzun yıllar yaşanan komünist rejimin 1989 yılında çökmesi sonrası demokrasiye geçişle birlikte 1991 yılında kabul ettiği anayasasında, anadil olarak Türkçe öğrenimi garantini altına alınmıştır. Yasaya göre, “Ana dili Bulgarca olmayan vatandaşların, Bulgar dilinin zorunlu okunması yanında kendi dillerini okumaya ve kullanmaya hakları vardır.”
Bulgar Bakanlar Kurulunun 09.09.1994 tarihli aldığı kararlara göre, anadili Bulgarca olmayan öğrenciler, kendi ana dilini I. – VIII. sınıfları arası öğretim plânı kapsamında belediye okullarında `serbest seçmeli` ders olarak öğrenebilirler. Buna göre anadili eğitimi haftada 4 saat olmak üzere program (yükü) kapsamında yapılır. Her öğrenci, ana dilini okumaya başlarken istek beyanatı sunar. Ders yılı başında, 19.09 / 22.09 tarihleri arasında, her öğrenci okul müdürüne velisi tarafından imzalanmış bir dilekçe sunar. Başka okula geçiş yaparken öğrenci, ana dili eğitimi için yeniden başvuruda bulunur. Halen Bulgar milli eğitim programında anadil olarak Türkçe dersi hem ‘zorunlu seçmeli’ hem de ‘serbest seçmeli’ ders grupları içinde öğrencinin tercihine sunulmaktadır. Söz konusu zorunlu seçmeli /ve/ serbest seçmeli dersler, yıllık ders programlında bulunan Bulgarca, Bulgar Coğrafyası, Bulgar Tarihi, matematik, kimya gibi ‘zorunlu’ derslere ek olarak verilir. Zorunlu seçmeli derslerin haftalık ders programındaki saatleri şöyledir: 1. sınıf için 3 ders saati; 2. 3. ve 4. sınıf için 2’şer ders saati; 5. 6. 7. ve 8. sınıf için 3’er ders saati; 9. 10. 11. 12. sınıf için 4’er ders saati. Serbest seçmeli dersler ise zorunlu seçmeli derslere ek olarak verilir ve haftalık ders programında her bir sınıf için ek 4 ders saat olarak mevcuttur. Öğrenci zorunlu seçmeli /ya da/ serbest seçmeli ders olarak iki tercih hakkına sahiptir. Birinci tercih olarak matematik, Bulgarca, fizik, yabancı dil gibi zorunlu derslerden bir ya da bir kaçını seçebilir ya da ikinci tercih olarak Türkçe dersini seçebilir. Yönetmelik gereğince öğrencinin Türkçe dersini /ya/ serbest seçmeli /ya/ zorunlu seçmeli /ya da/ her iki grupta da seçme imkânı vardır.

1.2. Türkçenin Anadil Olarak Öğrenimi ve Öğretiminde Yaşanılan Sorunlar

• Bulgaristan’da yaşayan ve etnik kökeni Türk olan Bulgar vatandaşlardan Türk nüfus yoğunluğunun az olduğu Bulgar kasaba ve şehirlerinde yaşayanların çoğunluğu, ‘konuşma dili’ düzeyinde Bulgarcayı Türkçeye göre daha iyi konuşmaktadır. Bulgarcayı kendi anadillerinden daha akıcı bir şekilde konuşabilen bu ebeveynlerden bazıları, ev ortamında çocukları ile daha çok Bulgarca konuşma eğilimindedir. Aile ortamında baskın dil olan Bulgarcanın konuşulması sonucunda bu çocukların da aile içindeki iletişimde Bulgarca konuşmayı tercih etmesi, anadil eğitimi ve öğrenimi açısından bir sorunsal olarak görülmektedir.

• Buna karşın Türklerin yoğun olarak yaşadığı kırsal bölgelerde olanların büyük çoğunluğu, ‘konuşma dili’ düzeyinde Türkçeyi Bulgarcaya göre daha iyi konuşmaktadır. Özellikle nüfusunun neredeyse tamamının etnik Türk olduğu köylerde ilkokula başlayan 1. sınıf öğrencilerinin Bulgarca konuşamaması eğitimsel başka bir sorundur.

• Bulgar örgün eğitiminde Türkçe dersinin ‘serbest ya da zorunlu seçmeli’ ders olarak diğer zorunlu derslerin yanı sıra öğrencinin seçimine sunulması, veli ve öğrencileri Türkçeyi göz ardı ederek diğer zorunlu derslerden birini ya da bir kaçını seçme eğilimine yöneltmektedir.

Bulgar milli eğitiminde ‘anadil olarak Türkçe’ eğitimine başlandığı 1992-1993 öğretim yılında Türkçe okumak için dilekçe ile başvuran öğrenci sayısı ortalama 98.000 iken, 2010-2011 öğretim yılında 1. ve 8. sınıf arasında anadil eğitimini tercih eden toplam öğrenci sayısı 13.536 olmuştur.

Türkçe dersinin seçilmesinde Türkçe öğrenmenin önemi büyüktür. Şayet okul idaresi ve Türkçe öğretmeni arasında uyumlu bir çalışma varsa; Türkçe öğretmeni, dersini öğrencilerine sevdirebilmiş ve velileri Türkçe eğitiminin önemi konusunda yeterince bilinçlendirebilmişse zorunlu ya da serbest seçmeli derslerden birinin Türkçe olarak belirlenmesinde veli ve okul idaresi arasında bir sorun yaşanmamaktadır.
Ancak sınıf öğretmeni ve okul idaresi, Türkçe yerine başka bir dersin seçmeli ders olarak okutulmasını isterse velileri ve öğrencileri bu yönde tercih yapmaya teşvik etmektedir. Bulgar eğitmenler, evde konuşulan Türkçenin yeterli olduğunu; çocuğun kendi sosyal ortamında anadilini ‘kendiliğinden’ öğrenebileceğini; öğrencilerin daha az başarılı oldukları zorunlu bir ders ya da bir batı dilinin seçiminin onların eğitimleri için daha önemli ve doğru olduğunu söyleyerek velileri tercih yapmaya yöneltmektedir. Türkçe dersinin seçmeli ders olarak seçilmesi konusundaki bu yanlış yönlendirmeler sonucunda Bulgar örgün eğitimindeki Türkçe derslerine olan talep gün geçtikçe azalmakta ve bu durum Türkçenin gramer temelli öğrenilmemesi sonucunu doğurmaktadır.
Bu yönleri ile Bulgaristan’da resmi dil olan Bulgarca ve anadil olan Türkçenin ‘eşzamanlı’ ve ‘paralel’ olarak başarılı bir şekilde öğrenilmesi ve öğretilmesinde sıkıntılar yaşandığı söylenebilir.

2. Erken Çocukluk Döneminde Anadil Eğitiminin Önemi Tracey Tokuhama-Espinosa, erken yaşta dil öğrenmeye açılan 3 farklı ‘kritik’ dönemin önemini vurgulamaktadır.

1. dönem olan doğum ile 9. ay arası, ilk ve en kolay öğrenme dönemidir. 2. dönem olan 4-8 yaş arası, çocukların çekingenlik düzeyleri daha düşüktür. Bu süreç dil gelişimi için bir fırsattır. 3. dönem 9 yaş sonrası dönemdir. Bu zaman diliminde beyin tam gelişmişliğe erişir. Diğer bazı uzmanlar dil öğrenmede kritik dönemin doğumdan ergenlik dönemine kadar olan süre olduğuna vurgu yapmaktadır. Bu dönemde çocuk birçok dili aynı anda öğrenebilme yeteneğine sahiptir. Bu görüşe göre ergenlik ile birlikte çocuğun beyin yapısı farklılaşır, sonrası bir dili öğrenmek daha zorlaşır. Bu anlamda bir dili çocuklukta öğrenme, yetişkinlik dönemindeki öğrenmeye göre daha kolaydır. Çocuklar bu dönemde daha başarılı bir aksan geliştirirler. Annick De Houwer dil gelişiminde ilk 10 yılının önemini vurgular. Ona göre bu dönemdeki dil kazanımları gelecekteki akademik ve sosyal yeteneklere ulaşmada bir zemin hazırlar.

2.1. Erken Çocukluk Döneminde Anadil Eğitimde Ailenin Rolü

Jessica Ball`a göre `Ebeveynler ilk öğretmendirler` popüler retoriğine rağmen, anadil eğitiminde ‘ev-temelli’ ve ‘aile-odaklı’ çalışmalar, genelde erken dönemde öğrenme konusundaki araştırmalarda az dikkati çekmektedir.

Anadil kazanımı evde aile ile başlar. Bu yönüyle uzmanların ebeveynler ile çalışmaları en etkili başlangıç noktasını oluşturur. Bu ise, çocuklarının konuşma ve dil gelişimlerinin desteklenmesinde ebeveynlerin ana rolünün olduğu anlayışını güçlendirme ve onların `ev dillerini` çocuklarının `anadili` haline getirmenin önemi olduğu konularında ebeveynleri inandırmakla başlar.

Buna rağmen çok sınırlı sayıdaki araştırmalar, aile bireylerinin çocuğun ana dilini öğrenmede `ilk öğretmen` rolünde olduğu ve ya anadil ediniminin desteklenmesinde erken çocukluk dönemi eğitmenlerinin rolü konularına odaklanır.

Ebeveynlerin çocuklarının anadil gelişimleri için hedeflere sahip olmalarını sağlamak için yapılacak ilk adım, politika üretenler, eğitimciler, topluluk-temelli organizasyonlar arasında bu konudaki farkındalığı geliştirmektir.

3. İki Dillilik ve Bulgaristan Pratiği

“İki dillilik” iki farklı dili neredeyse eşit derecede bir akıcılıkla kullanabilme yetkinliğidir. Toplumdilbilimci Joshua Fishman`a göre günümüzde dünya nüfusunun yarıdan fazlası basit insani ihtiyaçlarının karşılanması esnasında birden fazla dil konuşmaktadır.

3.1. İki Dilliliğin Avantajları

UNESCO 2003 yılı `Çok Dilli Dünyada Eğitim` adlı raporunda birçok durumda anadil öğrenimindeki kazanılmış dilsel yetkinliklerin, diğer konu alanlarında ve ikinci dil öğreniminde yarar sağladığına vurgu yapılmıştır.

Diğer bir dili öğrenme, bireyin farklı değerler sistemlerine, dünyayı yorumlama yollarına, kültürlerarası anlayışa ulaşmasını sağlayarak yabancı düşmanlığının azalmasına yardım eder. Bu kural azınlık dilleri ve çoğunluk dilleri için eşit olarak geçerlidir. (8)
Uzmanlara göre çok dillilik çocuğun dilbilimsel ve eğitimsel gelişiminde olumlu etkiye sahiptir. Çocuğun okul öncesi ve ilkokul yılları boyunca elde ettiği iki ya da daha fazla dilde gelişerek dil yetkinliği kazanması, çocuğun o dilin yapısını daha derinlemesine anlamasını ve onu etkili bir şekilde kullanmasını sağlar.

Araştırma sonuçlarına göre iki dilli çocuklar, diğerlerine göre daha yaratıcı ve karmaşık problemleri çözmede daha başarılıdırlar. İki dilli çocuklar tek bir dili konuşan çocuklara göre sözlü ya da sözsüz testlerde daha başarıdırlar. İki ya da daha fazla dilli çocuklar daha fazla insanla iletişim kurar, daha farklı kaynaklardan okuyabilir ve iş yaşamının yarışmacı ortamında avantajlar kazanırlar.

Houston Üniversitesi`nden psikolog H. Yoshida iki dilliliğin öz-kontrol yetkinliğinin gelişmesine sebep olduğunu vurgular. Bu yetkinlik okul başarısında önemli bir niteliktir. Uzmanlar iki dilli çocukların yeni kelimeleri daha kolay öğrenebilme; diğer bir dilin yapısal özelliklerini kolayca kavrayabilme; bilgiyi farklı yollarla kullanabilme; kelimeleri kategorilere koyabilme; problem çözme; iyi derecede dinleme gibi yetkinlikleri geliştirdiklerini vurgulamaktadır.

Prof. Jim Cummins’e göre çocuğun kendi anadilindeki başarı düzeyi, onun ikinci dil gelişiminde önemli bir öngörü göstergedir. Cummins, okul öncesi dönemde çocuğa verilecek anadil eğitiminin okul dönemindeki başarısını olumlu etkileyeceğini savunmaktadır.
Cummins “İki Dilli Çocukların Anadili: Anadil, eğitim için neden önemlidir? ” adlı makalesinde çocuğun anadilinin “kırılgan” olduğunu ve okul yıllarının ilk döneminde kolaylıkla kaybedilebileceğini vurgular. Ona göre çocuğun evdeki kültürel ve dilsel tecrübeleri onun gelecek öğrenmelerinde bir temel teşkil eder. Bu yönüyle okul öncesinde çocuğun anadil eğitimini küçümsememek gerekmektedir.

3.2. İki Dillilik Hakkında Yanlış Bilinenler

Georgetown Üniversitesi`nden K. King ve L. Fogle`in belirlemelerine göre çoğu ebeveyn, iki dilliliğin
‘konuşma geriliğine’ sebep olduğunu düşünmektedir. Bu yanlış inanışın tersine birçok araştırma tek dilli ve iki dilli çocukların dil gelişimindeki temel ilerlemeleri aynı zamanlarda kaydettiklerini göstermektedir.

İki dili aynı anda öğrenen çocukların ‘karmaşa’ yaşayacağına ilişkin yaygın inanışa karşın, bu görüşü destekleyen bilimsel bulgular yoktur. Tersine, iki dilin aynı anda bir konuşmada kullanılması o dillerde ustalığı gösterir. Çocuğun iki dili aynı cümle içinde kullanması bir karmaşa yaşadığını göstermez. Çoğu çocuk dil öğrenmenin ilk aşamalarında iki dili birbiri ile “karma” ve “karıştırma” eğilimindedir. Çocuklar bir dili aile ve sosyal çevrede ‘bir şeklide’ ‘kapmazlar’, ama onların güçlü ve zengin bir öğrenme çevresine ihtiyaçları vardır. King ve Fogle`ye göre ikinci bir dili öğrenmede ebeveynlerin en güvendikleri araç TV`dur. Aksine, TV izleme dil öğrenmede ikici derecede etkili eğlenceli bir yoldur. `İnsan ilişkileri` bir dilin öğrenilmesinde birincil öneme ve etkiye sahiptir.

Dil karmaşık bir yapıdır ve öğrenilmesi bir hayat boyu sürer. Bir çocuğun bir dilde günlük konuşmaları sürdürebilmeyi öğrenmesi yaklaşık 3 yıl sürebilir, ancak edebi bir dil seviyesine gelmesi için daha fazla öğrenme ve zamana ihtiyacı vardır. Çocuk ancak çevresinde konuşulan dili sürekli dinledikçe öğrenir. Bu süreçte öğrendikleri kelime bilgisinin genişliği onların örgün eğitimdeki başarılarını destekler. Kitap okuma kelime haznesinin geliştirilmesi için ideal bir öğrenme yöntemidir.

3.3. İki Dillilik Eğitiminde Kullanılan Yöntemler

İki dili konuşmak diğer yetkinlikler gibi öğrenilir, bunun izin zaman ve pratik gerekmektedir. Aile ortamında iki dilde eğitim vermenin farklı yolları vardır:

1. İki dili aynı anda kullanma: Anne ve baba ev ortamında kendi ana dillerini çocuk ile konuşurlar. Evde iki dilin kullanıldığı bu ortamda çocuk 3 yaşına gelmeden iki dili de aynı anda konuşma yetkinliğine ulaşır. Çocuk başlangıçta belki iki dildeki kelimeleri karıştırabilir, ikici aşama olan 4 yaş ve sonrası çocuk iki dili ayrı olarak kullanmayı öğrenir. `Eş zamanlı iki dillilik` (simultaneous bilingualism) olarak tanımlanan bu süreç daha çok “karma evliliklerin” yaşandığı durumlarda etkilidir.

2. Sadece bir dili kullanma: Baba ve annenin anadilinin Türkçe olduğu aile ortamında sadece bir dil kullanılır. Bu yönteme göre ikinci dili çocuk okulda öğrenecektir. Bu süreç yine 3 yaş öncesi oluşur. “Sıralı iki dillilik” (sequential bilingualism) olarak bilinen bu iki dillilik öğrenim yönteminde çocuk birinci dili hali hazırda ev ortamında öğrenmişken ikici bir dil ile tanışır.
Ebeveyn çocuğu için hangi yöntemi seçerse seçsin, çocuğun öğrenme aşamasında iki dildeki gramer kurallarını birbirine karıştırması normaldir, zamanla çocuk bu ayrımı yapar ve iki dili de doğru kullanmayı öğrenir.

İki dilli çocukların dil gelişimi diğer tek dilli çocuklar gibidir. Uzmanlara göre iki dillilikte yaşanılan dil öğrenme sorunları tek dilli çocuklar ile aynıdır. Ebeveynler iki dilliliğin olumsuz yönleri konusuna çok fazla odaklanmamalı, öğrenilen ikici dili bir ‘engel’ olarak değil ama ‘servet’ olarak görmelidir.

3.4. İki Dillilik Eğitiminde Planlama ve Öneriler

İki dillilik basit bir süreç değildir. İki dili başarılı bir şekilde konuşabilecek çocuk yetiştirmek dikkatli bir planlamayı ve iki dillilik gelişimi konusunda öğrenmeyi gerektirir. Başarı, iki dilli öğrenmede ‘önceden’ yapılmış ‘bilinçli’ bir planlamadan gelir. Çocuklarının iki dilde nasıl gelişim yaşayacağı konusuna değerlendirme yapan ve iki dillilik gelişiminde gerekli adımları atan ebeveynler daha başarılı iki dilli çocuklar yetiştirirler. Bu başarının elde edilmesinde ebeveynlere bazı pratik tavsiyeler vermek mümkündür.

1. Çocuğun iki dildeki gelişimi planlı bir şekilde yapılmalıdır.

2. Çocuğa zengin bir öğrenme çevresi oluşturularak iki dili de dinleme ve konuşma imkânı yaratılmalıdır. İki dilde yazılmış kitaplar, videolar, müzik kayıtları vs. eğlenceli öğrenme araçlarıdır.

3. TV seyretme dil öğrenmede ikinci derecede etkili bir eğitim aracıdır. `İnsan ilişkileri` bir dilin öğrenilmesinde birincil öneme ve etkiye sahiptir. Ebeveyn çocuğa vakit ayırmalı ve mümkün olduğunca onun Türkçe konuşacağı sosyal ortamları yaratmalıdır. Eğer mümkünse ise Türkiye’deki akrabaları ve arkadaşlarının yanında düzenli olarak dil pratiği yapması sağlanmalıdır.

4. Her iki ebeveynin Türk olduğu durumda ev ortamında aile arasında sadece Türkçe konuşulmalıdır. Karma evliliklerde ise evde iki dilin aynı anda kullanılması sağlanmalıdır.

5. Ev ortamında anne ya da babanın çocukla konuşurken Türkçeden Bulgarcaya geçmemesi gerekir. Çocuk Bulgarca konuşmayı tercih etse de anne baba çocuğu ile ‘ısrarla’ Türkçe konuşarak ona örnek olmalıdır.

6. Ebeveyn günlük yaşamda iki dili kullanırken dikkatli olmalı, konuşurken Bulgarca ve Türkçeyi `birbiri ile kararak` konuşmamalıdır. Böylesi bir ortamda çocuk ailesinden görerek zamanla bir çeşit `karışık` (mix) dil konuşma alışkanlığı geliştirebilir.

7. Bulgarca ve Türkçenin aynı anda kullanıldığı ortamlarda çocuğu bir dili kullandığı ya da kullanmadığı için suçlamak ya da cezalandırmak, çocuğun Türkçeye olan ilgisini olumsuz etkiler. Ebeveyn çocuğun dil kullanma seçimine saygı duymalı ve Türkçeyi konuşmayı tercih edeceği ana kadar sabırla onun dil gelişimine katkı sağlamalıdır.

8. Ebeveyn çocuğuna karşı iyi bir dinleyici olmalıdır. İki dili de gramer olarak doğru kullanması için gerekli yerde düzeltmeler yapmalıdır.

9. Ebeveynler, imkânları dâhilinde sahip oldukları Türkçelerinin gelişmesi için kişisel çaba göstermelidirler. Türkçe edebi eserleri okuyup güncel yayınları takip ederek çağdaş ve zengin bir kelime dağarcığına ulaşılabilinir. Bu çabaları ile çocuklarına iyi bir örnek olurlar.

10. Anne ve babalar çocuklarının Bulgar okullarının eğitim programında yer alan Türkçe derslerine katılmalarını sağlamalıdır. Türkçenin iyi bir düzeyde öğrenilmesi için gramer temelli eğitim önemlidir. Türkçenin öğretilmesi sürecinde çocuk aile içinde sadece ‘konuşma dilini’ öğrenir. Başarılı bir Türkçe öğrenimi için ailede kesintisiz Türkçe konuşmanın yanı sıra örgün eğitimde Türkçe grameri temelli dil eğitimi almak gerekmektedir.

4. Sonuçlandırma

Bulgaristan’da Türkçeyi anadili olarak konuşan yaklaşık 900.000 Türk kökenli Bulgaristan vatandaşı bulunmaktadır. Bu nüfus arasında Bulgarca ve Türkçenin öğrenimi ile öğretimindeki sorunların tespitine yönelik olarak iki dillilik konusunda dilbilimsel anlamda akademik çalışmalar gerekmektedir. Bu bağlamda özellikle ‘dil ve konuşma pedagogu’ ve ‘dil terapisti’ gibi mesleki uzmanlıklar üzerinde ihtisas çalışmaları yapılabilir. Ayrıca göçmen nüfusunun yoğun olduğu Avrupa ülkeleri, Amerika, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda gibi ülkelerde yapılmış iki dillilik ve çok dillilik konularındaki başarılı çalışmalar incelenebilir ve bu ülkelerin tecrübeleri Bulgaristan realitesine uyarlanıp uygulanabilir.

Anadil eğitimi çocuğun doğduğu andan itibaren başlar ve ebeveynler çocuğun ilk öğretmenleridir. Özellikle okul öncesi dönemde ailenin çocuğa kazandıracağı Türkçe konuşma alışkanlığı, anadil gelişimi açısından hayati bir öneme sahiptir. Türkçe konuşma alışkanlığı edinme sürecini çocuğun ileriki yaşlarına erteleme, onun anadilinden uzaklaşarak ‘yabancılaşması’ sonucunu doğurmaktadır. Bu yönleri ile anadil eğitiminde ilk ve en önemli sorumluluk, milli eğitime değil anne babalara aittir. Anadil eğitiminin velilerce okul öncesi dönemde doğru bir şekilde verilmesi ve Bulgar örgün eğitiminde verilen Türkçe derslerinin, dilin gramer temelli öğrenilmesindeki önemi konularında velilerde ‘anadil eğitimi bilinci’ geliştirilmesi gerekmektedir. Bu anlamda Bulgaristan’da özellikle Türk dili ve kültürü alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının;

1. Anadil eğitiminde önemli olan 0-12 yaş arası dönemde çocuğun Türkçe konuşma yetkinliğini aile içinde sağlıklı ve başarılı bir şekilde edinebilmesi;

2. İki dilliliğin çocuk için zihinsel, psikolojik ve kültürel anlamda bir zenginlik olduğu;

3. Ailelerin çocuklarının anadil eğitimine erken yaşta yapacakları yatırımın çocuğun gelecekteki zihinsel ve akademik başarılarına olumlu etkilerinin olacağı;

4. Anadil olarak Türkçe ve anayasal anlamda resmi dil olan Bulgarcanın ‘eşit önemde’ olduğu;

5. Bu iki dilin ‘eşzamanlı’ ve birbirine ‘paralel’ olarak başarılı bir şekilde öğretilebileceği;

6. Bulgar okullarında verilen Türkçe eğitiminin, Türkçe anadilin gramer temelli öğrenilmesindeki önemi konularında anne babaları bilinçlendirmek için geliştirecekleri projeler gerekmektedir.

Kaynak: Kırcaali Haber