Yöre: Kamçı Boyu
Bu olay Osmanlı zamanında, Burgaz ili, Ruen (Ulanlı/Uluhanlı) ilçesine bağlı Sokolets (Doğankaya) köyünde yaşanmıştır.
1850 yıllarında, Doğankaya’da Topaloğulları adında bir sülâle varmış. Bunlardan Salim Topaloğlu’nun ailesinde Ürkiye adında güzeller güzeli, melek gibi bir kız yetişir.
Bu güzel kızı bir defa gören bir daha ondan gözünü ayıramazmış, kız evlilik çağına girince, hem kendi köyünün hem etraf köylerin delikanlıları, bu güzel kızın peşinden koşmaya başlamışlar. Bunların arasında Varna’nın Polyatsite (Bekçi) köyünden olan çok yakışıklı bir delikanlı varmış, adı Osman’mış.
Bu delikanlı, güzeller güzeli Ürkiye’ye sırılsıklam aşık olur, gözü ondan başkasını görmez olur. Osman, büyük aşkını gizlice Ürkiye kıza iletir; fakat kızdan olumlu bir cevap alamaz. Buna rağmen, kızın peşini bırakmaz, dünürler göndererek ana babasından da istemiş olur; ama yine olumlu cevap alamaz. Çünkü Ürkiye kız, köyünü bırakıp aşırı uzaktaki bir köye gelin gitmek istemez. Hiç bir şekilde Osman’a yüz göstermez. Buna rağmen bizim delikanlı geri adım atmaz ve Ürkiye’den asla vazgeçmez.
En sonunda Osman’ın tarafı ağır basar ve kızın babası olan Salim’i yanıltmayı başarırlar; ama Ürkiye’yi babası bile bu evliliğe ikna edemez ve kızının gizlice kaçırılmasına rıza gösterir. İki aile reisi tarafında anlaşma sağlanır ve kızın kaçırılacağı gün belirlenir. O gün gelir ve Ürkiye’yi babası tek başına Damdere’ye bahçe sulamaya gönderir.
Hiç bir şeyden haberi olmayan kız, tam bahçeyi sulamaya başladığı anda, Osman ve kendisine eşlik eden arkadaşları tarafından yaka paça tutulup kaçırılır. Çevrede bulunanalar tarafından kızın yardım çığlıklarını duyulur; fakat hiçbir kimse yardım etmeye cesaret edemez. Bir tek köye haber vermekle yetinirler, kızlarının kaçırılma haberini alan anne deliye döner, saçını başını yolar, baba ise hiç bir tepki göstermez.
Kocasının, bu umursamaz halini gören perişan olan anne, Salim Bey’in yakasına yapışır ve “Sen kızımızı onun için mi tek başına gönderdin, hemen git kızımı bana geri getir” der.
Salim Aga’nın karısına cevabı şöyle olur: “Bir zamanlar seni ben de böyle kaçırmıştım, bak şimdi gül gibi geçinip gidiyoruz, kızımızda alışır ve geçinir.” Bunu duyan anne, kızının kaçırılmasında babasının onayı olduğunu anlar ve gidip onu muhtara şikâyet eder.
O yıllarda, köy cemaati, kendini bu tür haksızlıklardan korumak için, yedi azadan oluşan bir mahkeme heyeti kuruyormuş. Bu heyetin başını köy muhtarı çekiyormuş, suç işleyenlerin cezasını onlar veriyormuş. Bu tür davalar, cami yanında, bütün köy halkının gözü önünde bakılıyormuş.
Salim Aga’dan, hanımı şikâyet edince, kendisini heyet üyeleri tutuklayıp cami odasında sorguya çekmişler. Daha sonra ise muhtar, kâhyasına köy halkını toplaması için emir vermiş. Köy halkı, cami yanına toplanmış ve alay kurulmuş. Meydanın ortasına bir falaka kurulmuş ve Salim Aga buna sıkıca bağlanıp, bizim Kamçı Boyu deyimiyle: “Eşek sudan gelinceye kadar” dövülmüş…
Daha sonra, bu dayak olayı, bir türkü beytine dönüştürülmüş:
"Camiye kurdular alayı bastılar Salim’e kalayı Salim kalayı yemiş ama Ürkiye kız geri gelmemiş"
Edinilen bilgilere göre, Ürkiye Kız, kaçırılıp Bekçi köyüne varıldığında orada hazır bekleyen bir at arabasıyla, Pravadı kasabasına aşırılmış ve uzun zaman orada tutulmuş. Bu zaman zarfında Ürkiye’nin geri dönüş yolları kapanmış. Osman’la geçinmek zorunda kalmış…
1878 yılındaki Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında, Bulgaristan Prensliği ve Doğu Rumeli arasında Kapı Bayırı yakınlarında sınır çekilince; bu bölgeden göçler başlamış. Osman ve Ürkiye 1884 yılında, Türkiye’ye göç etmişler. Arkalarında ise, kendilerine yakılan bu güzel türküyü bırakmışlar:
Damdere’nin taşları salla Ürkiye’m saçları, yar aman aman Salla da Ürkiye’m saçları oynasın omuz başların, yar aman aman Dolayın üstünde kuzu burma burma boynuzu, yar aman aman Şu Salim’in ak kızı örtünüvermiş algazı, yar aman aman Dolayı duman bürüdü Osman Ürkiye’yi sürüdü, yar aman aman Durulca Dere’ye varınca her yanları çürüdü, yar aman aman. Camiye kurdular alayı bastılar Salime kalayı, yar aman aman Düşünmeyin komşular bulunur onun kolayı, yar aman aman Ey burası neresi Çembercinin deresi, yar aman aman Durulca Dere’yi geçince Doğankaya merası, yar aman aman
Kaynak kişi: Mehmet Uzun