Bağlantı haritası Anasayfa » Silistre yöresinde düğün adetleri

Silistre yöresinde düğün adetleri

İnsan yaşamının başlıca üç önemli “geçiş dönemi” vardır: doğum, evlenme ve ölüm. İkinci geçiş dönemi olan evlilik,  gelenek ve inançlara göre doğum ve ölüm gibi önemli bir olay olarak Türklerin yaşam sürecinde özel ve değişmez bir yer almaktadır. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Silistre bölgesinde yaşayan Türkler arasında da halk kültürünün pek çok unsurunun bir araya getirildiği düğün törenleri, kültürel değerlerin önemli bir parçasını teşkil etmektedir. Düğün törenleri, insanların hayatında dönüm noktası olup, sosyal olayların başında gelir. Evlenmek, hayatımızdaki diğer önemli anlar gibi âdet ve geleneklere uygun olarak yapılırmış. Bu adet ve gelenekler bazı köylerde halkımız tarafından yaşatılmaktadır.   

Evlenme süreci, farklı adetlerin uygulandığı kız isteme merasimi ile başlar.

Köylerin bazılarında kız isteme sırasında yemekler ikram edilirken, bazı köylerde misafirlere sırf kahve getirilir. Bazı köylerde kız almaya gidilirken damat ve arkadaşlarının gittiği yol üzerine ağaç devrilip, yol kapatılır ve damat adayından para alınırmış. Damat ancak parayı verdikten sonra, yoluna devam edebilirmiş.

Kız, evlenmeye aday erkeğin aile büyüğü tarafından “Allah’ın emri, Peygamber’in kavliyle” kelimeleriyle istenir. Kızın babası ise, gençlerin aldığı karara saygı duyduğunu ifade eder ve kızına evlenmesi için izin verir. Bazı köylerde kız isteme merasimi geçtikten sonra yüzük takılır. Bazı köylerde ise, yüzük nişan esnasında takılır. Bazı ailelerde de, böyle bir âdet hiç uygulanmaz. Bu ailelerde yüzük, ancak resmi nikâh kıyılırken takılır.

Kız isteme merasiminden sonra yavaş yavaş nişan hazırlıklarına başlanır.

Nişan töreni genelde kızın evinde yapılırmış. Bazı köylerde nişan töreni için nişan bohçası hazırlama geleneği günümüzde de devam etmektedir. Bu bohçalar nişan öncesi kız tarafından erkek tarafına ve erkek tarafından kız tarafına verilirmiş. Bazı aileler hazırlamış oldukları bohçaları nişan töreni sırasında hediye eder. Erkek tarafından hazırlanan gelinin bohçasında gecelik takımı, terlik, iç çamaşırı, sabahlık, makyaj takımı, el işi yelekler v.s. olur. Damat için hazırlanan bohçada da pijama, iç çamaşır takımı, tıraş takımı, kravat, gömlek v.s. var. Nişan törenleri ailelerin maddi imkânlarına ve isteklerine göre farklılık gösterir.   

Düğün öncesi yapılan törenlerden biri de çeyizin erkek evine taşınmasıdır.

Eskiden düğün eğlenceleri, çeyizin pazartesi günü damadın evine gönderilmesiyle başlarmış. Çeyiz kız evinden alınmadan önce farklı şenlikler düzenlenirmiş. Çeyiz almaya giden kalabalığın önünde bir kişi elinde ağaç dalından yapılmış, peşkir, mum ve çiçeklerle süslenmiş, çadır adı verilen şenlik süsü tutarmış. Topluluk hem yürür, hem türkü söylermiş. Söylenen türkülerden biri:

Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler
Annesinin bir tanesini hor görmesinler

Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim
Hem annemi, hem babamı, hem köyümü özledim.

Babamın bir atı olsa binse de gelse
Annemin yelkeni olsa uçsa da gelse
Kardeşlerim yolları bilse de gelse

Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim
Hem annemi, hem babamı, hem köyümü özledim.

Çeyiz damadın evine hava karardıktan sonra götürüldüğü için çadıra konulmuş mumlar yakılırmış. Bundan dolayı, bazı köylerde bu tören mum alma adı ile bilinir. Çeyiz damadın evine getirildikten sonra, konu komşunun yardımıyla odalara serilirmiş. Çeyizi merak eden ve görmek isteyen herkes gelip, bakabilirmiş.

Perşembe günü, düğün törenleri içinde geleneksel uygulamalardan en önemlisi olan kına geceleri yapılırmış. Günümüzde kına gecesi düğün öncesi, ağırlıklı olarak köylerde yapılıp, gelenek olarak yaşatılmaktadır.

Kına gecelerinde uygulanan âdet ve ritüeller farklı olsa da, bu çzel gecede gelin, genç kızlar ve yengeler, bindallı adı verilen, kadife üzerine özel teknikle işlenen ağır elbiseler giyer. Yüzlerine yapıştıracak adı verilen süsler yapıştırılır.

Kına, damadın akrabalarından birkaç kişi tarafından tepsi içinde getirilir. Bazen gümüş tepsi kullanılır. Bazı köylerde tepsi içine mum dikilir. Gelin bir yastığa veya tabureye oturtulur. Kaynanası avucuna bir altın para koyar. Kına, başından ayrılık geçmemiş bir kadın tarafından yakılır. Kına gelinin avuçlarına, parmak uçlarına ve ayak başparmaklarına yakılır. Silistre köylerinde yaygın olan kına süsleri, avuç içindeki daire ve parmak uçlarındaki yarı daire şeklindedir.. Gelinin el ve ayaklarına kına yakıldıktan sonra, kınalanan yerler bağlanır.

Kına gecesinde baba ocağından ayrılmadan dolayı yaşanan hüznü dile getiren türküler söylenir ve gelin ağlatılır. Gelinin döktüğü gözyaşlarının bolluk ve bereket getireceğine inanılır. Gelinle birlikte yakınları ve akrabaları da gözyaşı döker.

Kına yakıldığında söylenen türkülerden biri:

Kız kınası naz kınası
Ellerinde mum yanası
Ko ağlasın kız anası
Sevinsin oğlan babası

Anam anam garip anam
Südünü emdim kana kana
Ben bu akşam misafirim sana

Hakkını helal et bana
Kız ağlıyor gitmem diye
At kişniyor götüreceğim diye
Yağmur yağar yer yaş olur
Uçan kuşlar serhoş olur

Yağmur yağar karlı buzlu
Kız ağlıyor nazlı nazlı
Yağmur yağar bungam bungam
Kız üstünde dallı yorgan.

Ak gayraktan çıktı bayrak
Eli kına yüzü duvak
Ak bakırlarım susuz kaldı
Ak evlerim kızsız kaldı.

Nerede kızın leğenesi
Kına yaksın öz ingesi
Kına yaksın öz ingesi
Kepek döksün öz ingesi.

Altın tasta kınamı ezerler
Gümüş tarak ilen saçımı çözerler
Ak bakırlarım susuz kaldı
Ak evlerim kızsız kaldı.

 Geçmişte, perşembe günü kına gecesi yapıldıktan sonra, cuma günü sabah saatlerinde çalgıcılar köyü ev ev gezerek, köy halkını düğüne davet edermiş. Bazı köylerde çalgıcılar yerine köyü iki kadın dolaşıp, biri kız tarafı, diğeri de erkek tarafı adına davet edermiş. Bu kadınlara basma adı verilen kumaş ve bir miktar para hediye edilirmiş. Düğün eğlencesine köy halkının tamamı katılırmış.

Cumartesi günü sabah saatlerinde güvey tıraşı (damat tıraşı) yapılırmış. Köyde hamam varsa, damat önce hamama götürülürmüş. Bazı köylerde bu uygulama cuma akşamı yapılırmış. Damat tıraşı sırasında çalgıcılar düdük kırıldı deyip, müziği kesermiş. Damat buna karşılık olarak müzisyenlere para vermek zorunda kalırmış. Parayı aldıktan sonra, çalgıcılar müzik çalmaya devam edermiş.

Cumartesi günü öğleden sonra damat yakınları, başka köylerden gelen misafirleri karşılamak üzere köy kenarına gidermiş. Cumartesi günü düzenlenen düğün törenine uzaklardan gelen akraba ve dostlar katılırmış. Gelen misafirlerin köy halkının evlerinde ağırlanması güzel bir misafirperverlik örneğidir. Akşam saatlerinde yemekten sonra eğlenceler tertiplenir, farklı oyunlar oynanırmış.    

Bu şekilde düzenlenen düğünlerde pazar günü sadece dakı denilen uygulama yapılırmış. Yeni çiftin akraba ve dostları hediye olarak kumaş, ev eşyaları verirmiş.

Günümüzde, düğün törenleri genelde ya cumartesi ya pazar günleri düzenlenir. Bazı düğünlerde dakı başlamadan önce erkek tarafı da, kız tarafı da keleş olarak bilinen espirili bir kişi seçer. Bu kişi genç çifte verilen para ve hediyeleri duyurur. Bazı düğün törenlerinde, gelin ve damat misafirleri dolaşır, „hoş geldiniz“ diyerek onlarla kadeh tokuşturur ve hediyelerini alırlar.

Düğün töreni organizasyonu, farklı adetleri kapsayabilir ama her şeyden önce evlenen çiftin isteklerine bağlıdır.

Burada belirtmemiz gereken husus da, bölgede yaşayan gençlerin son zamanlarda özellikle kına gecesi âdetine büyük ilgi göstermiş olmasıdır.  

Yazı: Doç. Dr. Menent Şukrieva

Fotoğraflar Deliorman yöresinde yapılan kına gecelerinden olup, Emine Halil tarafından verilmiştir.