Rüstem Aziz
Sabahattin Ali’ye karşı özel bir sevgi ve tutkusu olduğu yadsınamaz. Bunun sebebi yalnız onun memleketi Eğridere’nin bu devletin topraklarında olması değil. Sabahattin Ali’nin eserleri Bulgaristan Türkü’nün ruh haline son derece yakındır. Bulgaristan’da Sabahattin Ali’nin eserleri yıllarca okullarda okutuldu. Türk okullarının bulunduğu yıllarda Sabahattin Ali sevgisi daha da derinleşti.
Bulgaristan ve Balkanlar gurur duyulacak nitelikte nice şair ve yazar yetiştirmiş, ancak Sabahattin Ali’nin mertebesine, dünya klasikleri listesinin ön sıralarına ulaşanlar yok deyecek kadar azdır.
Bizler bunu içgüdüyle de olsa biliyor, hissediyoruz. Türk milletinin Sabahattin Ali gibi üstün bir sanat adamını yetiştirmekle, dünya edebiyatına değerli bir katkıda bulunduğunun onurunu taşıyoruz. Bulgaristan’da yetişmiş olup Türkiye’ye göçetmiş ünlü şair ve yazarların eserlerinde de Sabahattin Ali’nin haksızlıklara karşı tepki, adaleti savunma gibi hümanist değerli özelliklerinin yankısını, dolayısıyla Sabahattin Ali sevgisini görebilmekteyiz. Sabahattin Ali’nin yalın, net, kolay anlaşılır yazın dilinin önemi bu bakımdan buyüktür.
Büyük üstadın eserleri toplumun en alt katmanlarından en aydın kesimlerine kadar, herkesçe anlaşılmaktadır. Bu eserlerin derin anlamı, hele de fakir, ezilmiş, sömürülmüş, haksızlıklarla boğuşmuş insanların hayatı ve hayallerini esas konu edinmesi, onur sahibi insanlara “Başın Öne Eğilmesin, savaşmalısın” demesi, onlara bir ümit kapısı açması, elbette ki Sabahattin Ali sevgisinin önemli ve değerli nedenlerindendir.
Sabahattin Ali’nin okul sıralarından sinema perdelerine ve tiyatro sahnelerine, özel ve kamu kütüphane ve kitaplıklarından uluslararası araştırma ve sempozyumlara konu olan, dahası, adalet sevdalısı yürekleri fetheden eserlerini, bu büyük insanın anısını yaşatmanın önemli bir görev olduğu bilinci çok önemlidir. Bu görevin takipçileri arasında diğer kurum ve kuruluşların yanı sıra kültür derneklerinin, hele de onun adını taşıyan kultür derneklerinin önemli yeri vardır.
Ne ki, Türk azınlık temsilcilerinin kurduğu kültür dernekleri mali kaynak yetersizliği, mekan tutma imkanlarının son derece düşük olması ve aşırı milliyetçi, şovenist parti ve teşkilat mensuplarının müdahale ve saldırıları sebebiyle büyük zorluklar çekiyor.
Ama ilginçtir ki, buna rağmen özveri temelinde sayılarında artış gözleniyor, aralarındaki işbirliği artıyor.
Kültür, sanat ve edebiyat dernekleri, Türkçe eğitimimdeki boşlukları elden geldiğince doldurmaya çalışıyor, Türk kültürünün, Türk edebiyatının tanıtılmasında, korunup geliştirilmesinde, Osmanlı’nın kültürel ve tarihsel mirasının, dini gelenek ve törelerimizin nesillere tanıtılmasında önemli rol oynuyor. Bizler neredeyse bütün etkinliklerimizde Sabahattin Ali’nin nefis Türkçesinden, halkın kolaylıkla anlayacağı dilinden yararlanıyor, Sabahattin Ali sevgisini aşılamaya devam ediyoruz.
Etkinliklerimizde katılımcılara Sabahattin Ali’nin edinebildiğimiz eserlerini, kitaplarını dağıtıyoruz. Eserleri üzerine sohbetler düzenliyoruz.
Bu arada TEDA projesi dahilinde çevirisini yapıp bastırmış olduğum Hıfzı Topuz’un Sabahattin Ali hakkındaki Başın Öne Eğilmesin kitabının Bulgarcasını yarışmalarda ödül olarak yüzlercesini verdik.
Yurt dışında Sabahattin Ali ile ilgili etkinliklerden sonra kendi derneklerimizde bu etkinlik hakkında bilgi veriyoruz. Faaliyetlerimiz bir yandan Sabahattin Ali sevgisini yaşatıyor, diğer yandan bu sevginin değerli bir ifadesi oluyor. Birlik ve eşgüdüm içinde, aramızda işbirliği yapmak için, en başta bunu gerçekten istemek, bunun olanaklarını araştırmak, daha önce ve halihazırda gerçekleştirilen işbirliği örneklerini irdeleyip değerlendirmek gerekir. Bu ise, dernek yönetimlerinin her şeyden önce iyi niyetli, girişken ve ısrarlı, kendini devamlı geliştiren, gelişmeleri yakından izleyen, yaratıcı ruha ve güçlü iradeye sahip kişilerden oluş- masını gerektirir. Aksi halde yerinde saymak, başarısızlığa bahaneler aramakla yetiniriz. Kültür alanında aramızda işbirliği yapmanın birçok şartı vardır. Bunların başında yasal şartlar gelir. Ta baştan söyleyebiliriz ki, Uluslararası İnsan Hakları Bildirgesi’nin ana ilkeleri bunun temelidir ve Bulgaristan bu bildirgeyi onaylamıştır.
Bugün Bulgaristanda konumuzla ilgili düzenlemelerin temelinde yatan kanunlar da, oldukça elverişlidir. Bunu kanıtlamaya gerek bile yok sanırım. Sosyalist rejim döneminde güdümlü örgütlenmelerle, bugün kapsamlı dernekleşme imkanları sağlayan, örneğin, Sivil toplum kuruluşlarının kurulmasına yolu açan fırsatları kıyaslamak buna yeterli olsa gerek. Kamu Yararına Çalışan Gayriiktisadi Tüzel Kişiler Kanunu ile Halk Kültüevleri Kanunu, ilgili dernekler arasında işbirliğine oldukça somut fırsatlar veriyor.
Bence ikinci önemdeki şart, kamuoyundaki hoşgörü ortamıdır. Kanunlar elverişli olsa da, ülkede ve dünyadaki politik istikrar düzeyine bağlı olarak, kanunların uygulanmasındaki aksaklıklar, sosyalist rejimin değişik aşamalarında sürekli aşılanan Türk ve Türkiye düşmanlığıyla ateizmin derin izleri, ülkede kimi çevrelerde hakim olan çarpık demokrasi anlayışı, dolayısıyla aşırı milliyetçi şovenist ve faşizan teşkilat ve akımların resmi siyaseti ve ortamı etkilemesi, bugün Bulgaristan’daki hoşgörü ortamının, Türk kültür ve eğitim ocaklarının işbirliği için manevi bir engel teşkil ettiği ortadadır.
Bu engeli aşmak en başta tüm Bulgaristan kamuoyunun görevidir.
Üçüncü olarak, maddi şartların çalışmalarımız ve dolayısıyla işbirliği için ne kadar önemli olduğu, yadsınmaz bir gerçektir. Maddi şart derken, mali kaynak yetersizliği başta gelmektedir. Derneklerimizin birçoğu, mali kaynak yetersizliği yüzünden, planladığı birçok etkinlikleri gerçekleştirememektedir. Kaldı ki, kendi çalışma mekanı olmayan, idari adresinin, dernek başkanının evinin adresi olduğu birçok dernek bilmekteyim.
Bu bakımdan Halk Kültürevi dernekleri kimi imkanlara sahiptir. Ama yine de, kanunun gereklerine rağmen, bu dernekler arasında da, çalışma ve prova mekanı bulunmayanlar da var.
Ekonomik zorluklar sonucunda Bulgaristanın tüm Avrupa üyesi ülkeler arasında geçim sıkıntısı bakımından başta geldiği bilinmektedir. Bu husus özellikle aydın kesimin aktif katılımını bir hayli engellemektedir. Halkın etkinliklere katılım oranı da bu hususla ilgilidir.
Somut zorluklara ve engellere rağmen, Bulgaristan Türklerinin Sabahattin Ali’ye ve eserlerine, onun kişiliğimize aşıladığı değerlere olan sevgi ve saygısı sönmeyecektir.