Bağlantı haritası Anasayfa » Rodoplar’da Osmanlı Köprüleri

Rodoplar’da Osmanlı Köprüleri

Kaleme alan: Mümün Tahir

Gerçek köprüler, gayret ve emelleri birbirine birleştiren, altlarından hiçbir şeyle izah edilemeyecek bir hayat nehri gibi emeğimizin meyvelerinin, güncel heves ve aşk ürünlerinin, keder ve üzüntülerimizin akıp gittiği köprülerdir.
Köprüler, hiçbir kültür ve medeniyet yapısı içinde salt karaları birbirine bağlama görevinden ibaret bir işleve sahip değildir. Köprüler, bir yandan karaları, şehirleri, kasabaları, köyleri birbirine bağlarken, diğer yandan da gönülleri, kültür ve medeniyetleri buluşturmaktadır. Roma İmparatorluğu’ndan Osmanlı Devleti ve günümüze kadar geçen süreçte, köprülerin bu misyonu devam etmiştir.
Rodoplar’daki Osmanlı köprüleri, akan suların üzerinde yükselen sağlam taş ayakları ile zamanla dost olmuş, anıları ve sonsuzlukları saymaktan yorulduğunda, bir kayanın üzerine oturup sonsuz yaşam armağanı olarak karanlık nehrin mırıltıları arasında hikâyeler dinleyegelmiştir.
Köprülerin çoğu hakkında çeşitli efsaneler vardır ancak tarihleriyle ilgili bilgi eksikliği söz konusudur. Bu konu, tebliğimizin kapsamı dışında ve ayrı bir tebliğde ele alınacaktır.

1.FİZİKÎ YAPISIYLA KÖPRÜLER
Genel bir tanım yapmak gerekirse, köprüyü, iki karşı yakayı birbirine bağlayan ulaşım araçları olarak tanımlamak mümkündür. Bu anlamda köprüler, şekillerine (kiriş, kemer, asma, askılı vb.) ve yapıldıkları malzemelerine (ahşap, betonarme, metal vb.), yapı elemanlarına (dolu gövde, kafes-kiriş, asma, askılı, yüzer vb.), statik durumuna (hiperstatik, izostatik, mafsallı, ankastre vb.), yapılış amaçlarına (yayalar için, kara ve demir yolu ulaşım araçları için, boruların geçmesi için vb.) göre adlandırılmaktadır.
Köprüler tarihsel süreç içinde başlangıçta ahşap yapılmakta iken zamanla taş, metal ve betonarmeye evrilmiştir. Sabinalı Ancus Martius’un M.Ö. 620 yılında Tiber nehri üzerine yaptırdığı Pons Sublicius köprüsü bilinen en eski ahşap köprüdür. Keza Hititler tarafından M.Ö. XIII. yüzyılda Boğazköy’deki (Hattuşaş) köprüsü de bilinen en eski kâgir köprüdür (Çeçen, 2002: 252-255).
Köprü yapımı, çağlar boyunca en fazla iştigal edilen konulardan biri olmuştur. Köprü yapımı, Roma, Bizans, Selçuklu döneminde olduğu gibi köprü yapımı Osmanlı döneminde de tamirle birlikte önemli faaliyetlerden biri olmuştur. Osmanlı dönemi köprülerinden bugün ayakta kalanların sayısının 100 üzerinde olduğu tahmin edilmektedir (Çeçen, 2002: 252-255).
Bu köprülerin içinde Mimar Sinan’a ait olanların ayrı bir değeri ve önemi olduğu bilinmektedir (Bozkurt, 1952). Bursa Nilüfer Hatun Köprüsü, Kirmasti Lala Şâhin Paşa Köprüsü, Edirne Uzunköprü İlçesi Uzunköprü (Ergene), Bulgaristan Köstendil İshak Paşa Köprüsü, Kuzey Makedonya Üsküp Vardar Köprüsü, Depre Kaçanikli Mehmed Paşa Köprüsü, Bosna-Hersek Konjic Karagöz Mehmed Bey Köprüsü, Vişegrad Drina Köprüsü, Bulgaristan Svilengrad Mustafa Paşa Köprüsü (Cisr-i Mustafa Paşa), Gebze Kanûnî Köprüsü, Lüleburgaz Köprüsü, Büyükçekmece Köprüsü, Silivri Köprüsü, Alpullu Köprüsü, Haramidere Köprüsü, Edirne Sarayiçi Köprüsü öne çıkan Osmanlı köprüleri arasında sayılabilir (Çeçen, 1988: 79-92).

2.RODOPLAR’DAKİ OSMANLI DÖNEMİ KÖPRÜLERİNDEN ÖNE ÇIKANLAR
Rodoplar’daki köprülere sıklıkla “Roma” denmesine rağmen, büyük olasılıkla Osmanlı zamanında inşa edilmişlerdir. Bu köprüler iyi incelenmemiştir. Bunların yapımı ve bakımı, kimin tarafından yapıldığı hakkında güvenilir bilgi ve belge eksikliği vardır. Burada tüm antik köprülerin Romalılar tarafından inşa edildiği kabul edildiğinden, bu köprülere genellikle “Roma” adı verilmektedir. Hatta Doğu Rodoplar’daki köprülere yöre halkı tarafından “Rumeli Köprüsü” adı verilmektedir. Bunu “Bizans ve Osmanlı köprüsü” olarak tercüme etmek daha doğru bir ifade olacaktır (Taxиp, 1997).


2.1. Rodoplar’ın Meşhur Köprüsü: Şeytan Köprüsü
Kırcaali ve Paşmaklı (Smolyan) ilçelerinde 15.-18. yüzyıllarda inşa edilmiş 100’ün üzerinde taş köprü bulunmaktadır. Bunların en ünlüsü, son yıllarda turistik bir destinasyon haline gelen Şeytan Köprüsü’dür.
Güneşli ve sıcak bir Temmuz günü Arda nehrinin taş yatağının dar bir kıyısında oturursanız önünüzde olanca güzelliği ve şahane görünüşüyle Şeytan Köprüsü’nü göreceksiniz. Arda Nehrinin sularının üzerine yaslanmış haldedir Şeytan Köprüsü.
Dar geçidin mestedici bir cazibesi vardır. Köprünün etraf güzelliği ise neredeyse insanı sarhoş edecek kadar güzeldir.
Şeytan Köprüsü, Rodoplar’daki yol köprüleri inşasının eşine rastlamayan mimarî bir anıtıdır. Köprü, Arda Nehrinin iki yaka arasındaki en dar yerine, bundan 500 yılı aşkın bir zaman önce, öyle sağlam malzemeden inşa edilmiştir ki, bugüne dek tamire ihtiyaç duyulmamıştır. Meçhul mimar, köprü inşası için en münasip yeri tespit edip burada ustalığını göstermiştir. Bölgenin sakinleri köprüyü, Rumeli zamanıyla bağdaştırmaktadır. O nedenle Osmanlı köprüsü olarak kabul etmektedir. Bazılarıysa daha da eski bir tarihe işaret etmektedir. Genel kabul görmüş olan ise, köprünün 1515-1518 yılları arasında Sultan I. Selim’in emriyle eski bir Roma köprüsü yerine inşa edilmiş olduğu yönündedir.
Şeytan köprüsünün ne zaman inşa edildiğinin pek önemi yoktur. Önemli olan bu köprünün burada asırlardan bu yana bu bölgeye hayat vermiş olmasıdır.
Eğridere (Ardino) merkezden uzakta yer alan Şeytan Köprüsüne ulaşım oldukça zordur. Belli bir yere kadar arabayla gidilebilmektedir. Sonrasında araçla gitmek mümkün değildir. O noktadan sonra köprüye ulaşmak yaya olarak yürümekle mümkündür.
Bu muhteşem mimari eser Rodoplar’da en büyük ve en anılmış Osmanlı köprüsü olarak kabul edilebilir. Şahane köprü ortada bir büyük, yanlarında birer küçük kemerli olmak üzere toplam üç gözlüdür. Uzunluğu 56 metre, genişliği 3.5 metre, orta kemer 11.20 metredir. Yapının kemer örgüleri kesme taştan, diğer kısımları ise moloz taştan inşa edilmiştir. Akdeniz kıyısından başlayarak Makaz, Ustra, Aladağ, Dalca, Stanimaka, Filibe yolu işte bu Şeytan Köprüsü’nden geçip gitmektedir. Günümüzde köprünün ulaşım açısından önemli bir değeri kalmamıştır. Ancak tarihi bir eser olarak korunmaktadır.

Fotoğraf 1. Şeytan Köprüsü. Kaynak: www.sozcu.com.tr

2.2. Cisr-i Mustafa Paşa Köprüsü
Svilengrad şehri (eski adı Mustafapaşa), üç devlet sınırının (Bulgaristan, Yunanistan ve Türkiye) buluştuğu noktanın hemen yakınında yer almaktadır. Hasköy, Filibe ve Sofya’nın sırasıyla 70 kilometre (km), 150 km ve 300 km. güneydoğusunda, Yunanistan sınırının 2 km kuzeyinde ve Türkiye sınırının 14 km kuzeybatısında, Edirne’nin 30 km İstanbul’un 265 km kuzeybatısında yer almaktadır.
Svilengrad Bulgaristan’a açılan kapılardan biridir. Svilengrad, Meriç Nehri’nin her iki kıyısında, Doğu Rodop Dağları ve Sakar Dağ bölümünde Tunca Masifi ile sınırlanan vadisinde yer almaktadır.
Meriç Nehri kıyısında olan bu kasabanın en büyük eserlerinden birisi Mustafa paşa köprüsüdür. Edirne’den sonra ilk menzil külliyesi bu köprü etrafında kurulmuş ve köprü etrafında da bugünkü Svilengrad meydana gelmiştir. Orduların ilkbaharda taşan nehri geçebilmesi için köprünün yapılması şart olmuştur. XVII. yüzyılda Cisr-i Mustafa Paşa kasabasını ziyaret eden Evliya Çelebi (2000: 422), köprünün 12 gözlü oluğunu, Kanuni Sultan Süleyman’ın Budin gazasına giderken bu köprüden geçmek istediğini fakat vezirinin onu bu düşüncesinden vazgeçirdiğini yazmaktadır.
Eyice (1993: 32-33), köprünün banisi Mustafa Paşa’nın, Gebze’de ve Eskişehir’de iki büyük külliye sahibi Çoban Mustafa Paşa olduğunu belirtmiştir. Ayrıca bir Bulgar’ın köprüden bahsederken 295 metre boyunda olup, 20 adet göz bulunduğunu, ortadaki dört gözün diğerlerinden daha büyük olduğunu belirtmektedir.
Köprünün tam ortasında sol korkuluğun üzerinde, 6 metre yükseklikte 4.40 metre genişliğinde ve 0.80 metre kalınlığında kesme taştan yapılmış bir duvar üzerinde beyaz mermer üzerine celi sülüs hat ile yazılmış kitabesi bulunmaktadır. Kitabedeki son iki kelimenin ebcet değeri, Hicrî takvimle 935 (Miladî 1528-29’a tekabül eden) tarihini vermektir (Eyice, 1993: 32-33).
Bu köprü sadece büyüklük bakımından değil, mimari unsurlarının muntazamlığıyla da dikkat çekmektedir. 1534 yılında Venedik Sefiri’nin kâtibi Benedetto Ramberti, bu köprüden geçerken, ilk tasvirlerinden birini kaleme alır ve belirttiğine göre köprü, yirmi kemerli ve beyaz mermer yapılı olup, ortasında da hayır sahibi ve masrafı hakkında bilgi veren altın kaplamalı kitabesi bulunduğu şeklindedir (Aktaran: Antonov, 2006). Dernschwam (1923: 22-23, 153), 1553 yılında, köprünün Mustafa Paşa tarafından yapıldığını ve 112 adım uzunluğunda 23 adım genişliğinde olduğunu, köprü gözünün ise 21 tane olduğunu belirtmektedir.
Meriç nehri üzerinde olan bu köprü, Klasik Osmanlı mimari özelliğine sahiptir. Mimar Sinan’ın ilk eserlerinden biri olduğu tahmin edilen köprünün temelinde, önceden hazırlanmış demir perçinli ve kurşun lehimli değişik boyutlarda taşlar kullanılmıştır. Uzunluğu 295 metre, genişliği ise 6.30 metre köprünün iki yan korkuluğu 1.10 metre yüksekliğinde ve 1.15 -1.20 metre ebatlarında iri taş parçalardan yapılmıştır.
Günümüzde 18 gözden oluşan bu körünün mahmuzları ve kitabesi, ilk günkü ihtişamıyla bizleri karşılamaktadır. Köprünün inşa kitabesinin günümüz Türkçe yazımı şu şekildedir: “Bu köprü, padişahların en büyüğü Selim Han’ın oğlu Sultan Süleyman Han’ın halife olduğu dönemde, onun emniyet ve emniyetinin devamı, Veziri Mustafa Paşa – Allah onu yarattıklarından korusun. Ve bu (köprüyü inşa etmek) onun yıl içindeki en uzun süreli iyiliğiydi ve o tarihte sonsuz bir iyiliğe dönüştü“. Kitabenin orijinali aşağıda yer almaktadır.

Fotoğraf 2. Cisr-i Mustafapaşa Köprü Kitabesi. Kaynak: Eyice, 1993: 32-33.

2.3. Karaman Köprüsü
Karamaniça mevkiinde bulunan köprü, tek kemerlidir. Kemerinin yerden kemer örgüsüne kadar olan yüksekliği 6.05 metre; kemer örgüsüyle birlikte olan yüksekliği ise 6.81 metredir. Köprünün uzunluğu 19.90 metre; genişliği ise 3.30 metredir. Köprünün döşemesi orijinaldir. Korkulukları, bulunmamaktadır. Yapının kemerleri kesme taştan, diğer kısımları ise moloz taştan inşa edilmiştir. Şu anda köprü bakımsız haldedir.
100-200 yıl önce bu taş yol sadece insanları ve yerleşimleri birbirine bağlamakla kalmıyor, aynı zamanda ülkenin bu bölgesindeki ana ekonomik trafik için de kullanılıyordu. Bu nedenle sivil toplum kuruluşu nesiller boyu korunması konusunda kararlıdır. Şu anda sadece yayalar ve hayvancılık var. Nehrin karşı kıyısına geçmek isteyen otomobil ve kamyonlar, köprünün metrelerce uzağında bulunan geçidi kullanıyor. Maalesef son yıllarda çevredeki alanın önemli bir kısmı atıklarla doldu. Bunların küçük bir kısmı evcildir; nehirden sürüklenip insanlar tarafından atılır, diğer (daha büyük) taş levhaların birikmiş parçaları ise burada taş ocağından çıkarılmaktadır.
Köprüyü görmek isteyenlerin önceden bulunduğu yeri araştırmaları gerekmektedir. Yolun üzerinde, nerede duracağınızı gösteren tabelalar veya başka işaretler yok. Sanki âdeta tarihe adım atıyoruz.

2.4. Harpuşta Köprüsü
İstarçişte’ye (Satovça, Yukarı Cuma, Blagoevgrad) bağlı Dolan ve Pleten köylerine 2 km uzaklıkta, Bistritsa nehri üzerinde bulunmaktadır. Banyan mevkiinde bulunan köprü, tek kemerlidir. Kemerinin yüksekliği 5.55 metredir.
Köprünün mevcut uzunluğu 35.71 metre, genişliği ise 2.70 metredir Köprünün döşemesi orijinaldir. Korkulukları bulunmamaktadır. Yapının kemerleri kesme taştan, diğer kısımları ise moloz taştan inşa edilmiştir. Köprüde tahliye kemeri bulunmamaktır.

2.5. Nareçen Köprüsü
Nareçen maden banyoları beldesine 4 km uzaklıkta, güney yönünde, Smolyan yolu üzerindedir. Roma Köprüsü olarak da adlandırılmaktadır. Özgün yapısıyla turistlerin ilgisini çekmektedir. Yakınında, yolun karşısında, daha küçük bir taş köprünün yanında Kosovska deresinin pitoresk şelâlesi görülmektedir. Köprü hakkında fazla bilgi yoktur.

2.6. Koşukavak-Egrek Köyü Köprüleri
Koşukavak ilçesi Egrek köyünde ve bölgede yerel halkın “Roma” dediği çok sayıda taş köprü bulunmaktadır. Bunların temelleri Romalılardan kalmış olsa bile filhakika Osmanlı Dönemi köprüleridir. Bu köprüler Smolyanlı usta inşaatçılar tarafından 18. yüzyılın sonu veya 19. yüzyılın başında inşa edilen köprülerdir. Egrek Köyü’nde; biri üç kemerli (aşağı mezrada), yarısı yıkılmış, diğeri ise çift kemerli (yukarı mezrada) olmak üzere iki köprü bulunmaktadır.
Korunan çift kemerli köprü, bir çoban tarafından halkın hayrı için yaptırılmıştır. Yol uzunluğu 13.20 metre, kemerler 4.20 ve 2.60 metre genişliğinde olup yontulmuş taşlardan yapılmış olup kemerleri daha küçük yassı taşlardan oluşan kornişlerle sıralanmıştır. Derz beyaz harçtan yapılmıştır. Köprünün iskelesine dalgakıran konmuştur.
Köprüler tarihin her döneminde, hem iki yakayı hem de insanları, insanların gönüllerini birbirlerine bağlamış unsurlardır. Daha çok bir su engelini aşmak için kurulan köprüler, suyla bütünleşmiş ve üstünde kuruldukları suyla birlikte o bölgeye can vermişlerdir.
Osmanlı dönemi köprüleri, başta Mimar Sinan olmak üzere önemli mimarlar tarafından inşa edilmiş özgün köprülerdir. Bununla beraber, daha önce mevcut Roma köprüsü kalıntısı üzerine yapılmış Osmanlı köprüleri de vardır. Bu durum, Osmanlı devletinin Romalılar dönemindeki ulaşım ağını zenginleştirerek kullanmasından kaynaklanmaktadır. Osmanlı devleti, Roma döneminden kalan ulaşım ağına ilaveler yaparak kullanmaya devam etmiştir.

Rodoplar, coğrafi güzellikleriyle, çalışkan ve saygılı beşeri unsurlarıyla Balkanların en güzel mekanlarından biridir. Rodoplar, toprak, su, yeşillik ve güneşin bir bütün olarak insanlığa hediye edilmiş olduğu bir cennettir. Bu bölgede yaşayan insanların sosyal ilişkileri ve çalışkanlığı üzerine raflar dolusu kitaplar yazılabilir.
Rodoplar’daki Osmanlı köprüleri diğer köprüler gibi bir yanıyla geçilmez engelleri ortadan kaldırmış, bir yanıyla iki karşı yakayı birleştirmiştir. Ama Rodoplar’daki bu köprüler, diğer köprüler gibi insanları bir araya getirmiş ve Rodoplar’ın birlik ve beraberliğini sağlamıştır.
Rodoplar’da yeni ulaşım ağları açılmış ve bu köprüler ağın dışında kalmıştır. Buna rağmen varlıklarını sürdürmektedir. Günümüzde yeni ulaşım ağları nedeniyle çoğu ulaşım ağı dışında kalmış olsa bile, Rodoplar’daki Osmanlı dönemi köprüleri bütün güzellikleri ile sizleri beklemektedir.



KAYNAKLAR:

  • Antonov, A. (2006). “XVI. Yüzyıl Bulgaristan Topraklarındaki Orta Kol Üzerinde Menzil Külliyeleri”, Balkanlar’da İslam Medeniyeti IL Milletlerarası Sempozyumu Tebliğleri, Tiran, Arnavutluk 4-7 Aralık 2003, İstanbul: İslam Tarih, Sanat Ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA).
  • Bozkurt, O. (1952). Koca Sinan’ın Köprüleri, İstanbul: İTÜ Mimarlık Fakültesi.
  • Çeçen, K. (1988). “Sinan’ın Köprü ve Su Kemerleri”, Mimar Sinan Dönemi Türk Mimarlığı ve Sanatı (Haz.: Zeki Sönmez), İstanbul: İş Bankası Yayınları.
  • Çeçen, K. (2002). “Köprü”, TDV DİA, Cilt: 26, ss. 252-255.
  • Dernschwam, H. (1923). Tagebuch einer Reise nach Konstantinopel und Kleinasien 1553/55 (Ed. Fr. Babinger), München-Leipzig.
  • Evliya Çelebi (2000). Evliya Çelebi Seyahatnamesi (Derleyen: Yücel Dağlı ve Seyit Ali Kahra- man), Cilt: 3, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
    Eyice, S. (1993). “Cisr-i Mustafa Paşa”, TDV DİA, Cilt: 8, ss. 32-33.
    Тахир, М. (1997). „Четири часа под Дяволския мост“, В-к Родопи, бр. 32, 16 септември 1997г.. https://www.sozcu.com.tr/hayatim/seyahat/kircaalideki-seytan-koprusu-ve-ilginc-hikayesi/, Erişim tarihi: 10.10.2023.

Kaynak: Nöbettepe Dergisi, Yıl 6, Sayı 25, Sonbahar-2024


 
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir