Kaleme alan: Yüksel Veli
Hamamlar Türk kültüründe önemli yer alır. Osmanlı’da hamamlar Çarşı Hamamı ve Konak Hamamları olarak ikiye ayrılır. Konak Hamamları, konaklarda haneye özel olarak yapılıp, buraya sadece konak sahibi ve onun ailesi istifade eder. Çarşı Hamamı ise umumi olarak yapılmış çarşı merkezinde bulunur ve herkes kullanır. Buraya devlet yöneticileri, tüccarlar ve memurlar da gelirler. Çünkü Osmanlı hamamları sadece temizlik için değil, sosyal ve kültürel etkinliklerin yapılması için de kullanılır.
Arapçada “ısıtmak; sıcak olmak” anlamındaki hamm (hamem) kökünden türeyen hamam (hammâm) kelimesinin sözlük anlamı “ısıtan yer” demek olup “yıkanma yeri” mânasında kullanılmaktadır.
Lubomir Mikov, Bulgaristan’da Osmanlı Mimarisi ve Sanatı adlı kitabında İslam dünyasında hamamların farklı olduğuna ve Arap ülkelerindeki hamamların büyük ölçüde Roma hamamlarının düzenini koruduğunu anlatır. Selçuklu ve Osmanlı Türklerinde hamamlar ise hem tek eksenli planlarıyla, hem de çoğu hamamın sıcak oda yapısı olan ve Orta Asya mimarisinden uyarlanan dört eyvanlı plan şemasıyla farklılaştıklarını belirtir. Ayrıca Osmanlıların Arap ülkelerinde görülmeyen çoğunlukla çift, pek nadiren de tek banyo yaptırıldığını izah eder.
Osmanlı ve Roma hamamları da dâhil olmak üzere Müslüman hamamları arasındaki fark, öncelikle teknik donanım, plan dağılımı ve odaların bölünmesi: buharın, sıcak ve soğuk suyun onlara ulaşma şekli vb. açısından bulunabilir. Mihaila Staynova’nın Balkanlarda Osmanlı Sanatları kitabında hamamlardaki ayrı bölümlerin ne olduğu ayrıntılı bir şekilde anlatılır. Birinci oda her zaman soyunma odasıdır ve Arapça meslah (musluk) veya Farsça camegah teriminden gelen camekân, Türkçede soyunmalık (soyunma yeri, giyinme odası) olarak adlandırılır. İkinci odaya beyt-ül evvel veya Türkçe soğukluk veya ılıklık – soğuk oda denir. Burada bir yeraltı sıcak buhar odası bulunur. En sıcak kısımdan uzakta olduğundan dolayı sıcaklık orta düzeydedir diye belirtilir. Bu bölüm daha küçük ve geçişlidir; bir ucunda taş sekisi, diğer ucunda ise tuvaletler bulunur. Ayrıca usturalık adı verilen, küçük boyutlu, tıraş ve ağda için kullanılan oda vardır. Daha küçük hamamlarda bu iki oda birleştirilir. Üçüncü oda sıcak bir yer olup ilki kadar büyük olur. Adı sıcaklık olmakla birlikte beyt’ül harare veya sadece harare olarak da bilinir. Bu sıcaklık bölümü genellikle dikdörtgen veya çokgen planlı iki tip odadan oluşur. Burada göbektaş adı verilen mermerle kaplı taş bir seki ve halvet (Arapçada inziva, tenha yer anlamına gelir) adı verilen iki veya daha fazla kubbeli niş görülür. Sıcaklığ’ın arkasında, külhan adı verilen ateş ocağı ve su hazinesi adı olan bir su deposu yer alır. Bu külhan (ateş ocağı) daha büyük hamamlarda kubbeyle örtülü bir giriş kapısı ile beraber rastlanabilir.
Hollandalı tarihçi Mahiel Keel, en eski Selçuklu hamamının Mardin’de Emir Necemeddin İlgazi tarafından 1108-1122 yılları arasında yaptırılan hamam olduğunu söyler. En eski hamamlardan birisi de İznik’te bulunur. Bu hamam, Orhan Gazi 1334’te külliyesine yakın inşa eder. 1339-1340 tarihinde Bursada da imaretten, camiden, handan vs. oluşan külliyesine de bir hamam dahil eder. Şu anda sadece duvarlar ve üzerlerinde bulunan kubbelerden biri durur. Her iki hamam da plan ve boyutları açısından Selçuklu hamamlarına benzetilebilir.
Osmanlı hamamlarının çoğu XVI. ve XVII. yüzyıllarda inşa edilir. Yoğun yapılaşmanın nedeni hamamların ait oldukları vakıflar için güvenilir bir gelir kaynağı olmasından kaynaklanır. Bunda Rumeli ve Anadolu’da 32 hamam yaptıran Sadrazam Rüstem Paşa’nın da önemli bir katkısı olur. Hatta bugün Bulgaristan topraklarında bulunan Niğbolu kasabasına da hamam yaptırdığı bilinir. Rüstem Paşa’nın İstanbul’da tek bir hamam yaptırmaz, ama Mimar Sinan’ın ondan farklı olarak 25-30 kadar hamam yaptığı sanılır. Evliya Çelebi’ye göre XVII. yüzyılda İstanbul’da 151 hamamın var olduğunu seyahatnamede belirtir, fakat daha az da olabilir. İstanbul’da en-büyük hamamı Fatih Küllüyesine ait olan ve bugünlerde izi kalmayan Çukur Hamam olduğu sanılır.
Zaman geçtikçe gelir azalmaya başlar. Suyu ısıtmak için kullanılan odunların da azalması, 1768 yılında Sultan III Mustafa (1757-1774) İstanbul baş mimarına hamam inşaatının durdurulması emrini vermek zorunda kalır. Bununla ilgili XVIII. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul’daki hamam inşaatı durdurulur.
Balkanlar’da, bu yapıların esas olarak iç dekorasyonda ve bazı ikincil yapısal unsurlarda ifade edilen “Osmanlılaştırılmasına” rağmen, burada Bizans ve Roma mimarisinin belli bir etkisi göze çarpar. Birden fazla Anadolu’ya özgü olmayan görünüm ve plana sahip hamamlar, çokgen sıcaklıklar, halvetli ve halvetsiz hamamlar vs. görülebilir. Örneğin, Dimotika’daki Feridun Bey Hamamı sekizgen sıcaklıklı, Selanik’teki II. Murad’ın hamamında soyunma odası bile sekizgendir vs. Balkanlar’daki Osmanlı dönemine ait birçok hamam hala ayakta ve kullanılır durumdadır. Bazıları restore edilip turistler için ziyarete açılırken, diğerleri ise hala yerel halkın kullanımında veya farklı amaçlar için kullanılır. Bu hamamlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar üzerindeki kültürel ve mimari mirasının önemli bir parçasını temsil ederler.
Lyubomir Mikov’un Bulgaristan’da Osmanlı Mimarisi ve Sanatı kitabının 1. cildinde Bulgaristan’daki hamamlar anlatılır. Örneğin 1553-1555 döneminde Hans Dernşvam adında bir seyyah İstanbul’a yolculuk ederken, Sofya’ya uğrar ve bir caminin yanında, bir meydanda bulunan hamamı inceler ve ziyaret eder. Ancak o dönemde Sofya’da çok sayıda cami ve hamam bulunduğundan dolayı, ziyaret ettiği hamamın hangi caminin yanında olduğu belli değil. Kesinlikle bu cami Kadı Seyfullah (Banya Başı) Camisi olmadığı söylenebilir, çünkü o on yıl sonra 1566-1567 yıllarında yapılır.
Lyubomir Mikov, Osmanlı hamamlarının Bulgar topraklarındaki yayılımına dair temel bilgi kaynağı Evliya Çelebi olduğunu söyler. Seyahatnamelerinde Aydos’ta 1 küçük hamam, Balçık’ta Esmahan Sultan vakfı olan 1 hamam, Varna’da 1 hamam Piri Paşa Hamamı, vs., Dobriç’te 3 hamam ve bir tane bedestenin yanında olan çarşıda, İhtiman’da 1 hamam , Kavarna’da 1 hamam, Kostenets’te 10 civarında hamam, Nikopol’da 10 güzel hamam: Çifte Hamam, Eski Hamam, Yunle Hamamı vb., Nova Zagora’da 1 “Ali Paşa’ya ait hafif hamam”, Pazarcık’ta 3 hamam, Filibe’de 8 hamam: Hünkar Hamamı, Tahtakalen Hamamı, Şehabeddin Paşa Hamamı, Çelebi Kadı Hamamı, Yeni Hamam, Varoş Hamamı, Kazasker Hamamı vb., Provadia’da 2 hamam – biri Kazan çarşısında, diğerine Yüksel Hamam denir. Razgrad’ta 1 hamam, Rusçuk’ta 1 hamam, Septemvri’de 1 hamam, Svilengrad’ta 1 – Mimar Sinan tarafından yapılan kurşun kaplı hamam, Silistre’de 3 hamam, biri sarayda, Kurşunlu Hamamı ve Mahkeme Hamamı, Stara Zagora’da 5 hamam: Çifte Hamam, Alaca Hamam, Küçük Hamam, Paşa Hamamı ve Eni Hamam, Şumnu’da 1 hamam, Asenovgrad’ta 1 küçük hamam, Vidin’de 2 hamam: Çarşı Hamamı ve Çauş Hamamı, Elhovo’da 1 hamam, Kazanlık’ta 2 hamam: İskender Bey Hamamı ve Sinan Efendi Hamamı, Loveç’te – 2 hamam ve ayrıca Deli Hamam’dan bahsedilir, Plevne’de 1 Gazi Mihal Bey Hamamı, Haskovo’da 1 hamam, Çırpan’da 1 hamam – Sultan I. Bayezid’in oğlu Musa Çelebi tarafından yaptırılan hamam, Yambol’da Tunca Nehri kıyısında yer alan 3 hamam. Bunlardan en güzeli Eski Hamam’dır ve bir yapı kitabesi olduğu bilinir. Yapı kitabeli hamama dair ilk bilgi Evliya Çelebi’ye aittir. Kitabede ” Yıldırım Bayezid Han’ın oğlu Mehmed Han’ın oğlu Sultan Murad Han, bu hamamın yapımını 838/1434-1435 yılında emretmiştir”.
Evliya Çelebi’nin belirttiği tarih, Bulgar topraklarında Osmanlı hamamlarının inşasının daha XV. yüzyılın 30’lu yıllarına kadar dayandığını kanıtlar.
Evliya Çelebi, Sofya’da maden suyuyla donatılmış beş hamamdan bahseder. Artık mevcut olmayan bu hamamlardan Sofya’nın merkezinde bulunan hamamı ayrıntılı olarak anlatır. Tek kubbesi, şadırvanı, bir büyük havuzu ve iki halveti olduğunu anlatır. Halvetin biri açık ve beyaz mermer ile kaplı olduğu için adı “ak”, diğerinin ise “kara” çok koyu renkli olduğundandır. Bu hamam büyük olasılıkla Kadı Seyfullah Efendi Camisine yakın olan hamamdır.
Diğer dördünün adları ise Kadın Hamamı, Hıristiyan Hamamı, Yunan-Latin Hamamı ve Yahudi Hamamı. Evliya Çelebi, Yahudi Hamamında başka milletlerden olan insanların tiksindikleri için yıkanmadıklarını ve Kadın Hamamına erkeklerin saçları ve sakalları dökülmesin diye girmediklerini özellikle açıklar.
Eski hamamların çoğu artık yok. Bulgaristan’da korunmuş en eski hamamlar arasında 1540’lı yıllardan kalma Tarnovo’da birbirlerine yaklaşık 500 metre mesafede olan Firuz Bey Hamamı ve Orta Hamamı bulunur. Ancak ne yazık ki oldukça kötü bir durumdalar. Nihayet kültürel miras olarak anıtlar listesinde yer alırlar.
Köstendil’de XV-XVI. yüzyıllardan kalma üç Türk hamamı hala mevcuttur. XIX. yüzyıla kadar ayakta kalmayı başarırlar. XX. yüzyılın başında tanınmayacak kadar modernleştirilirler ve XXI. yüzyılına erişmiş bulunurlar. Üstelik bunlardan ikisi halen aktif durumda. Relaxing House olarak Alay Hamamı, Çifte Hamam – Köstendil’in büyük hamamı ve çalışmayan Derviş Hamamı.
Daha da talihsiz olanı, Balkanlar’ın en eski hamamlarından birinin XIV. yüzyıldan kalma Haskovo Hamamı, XX. yüzyılın 60’lı yıllarında yıkılır. Yıkım zamanına kadar mükemmel durumda olduğundan başka işlev de görür.
1530-1536’da Razgrad’da, Bulgaristan’ın en büyüğü olan İbrahim Paşa Hamamı inşa edilir. Ancak 1970’lerde kasaba meydanının yeniden inşası sırasında yıkılır.
Bazıları müze olarak kullanılır. Filibe’deki Çifte Hamam bir modern sanat galerisidir. Kavarna’daki eski hamam bir denizcilik müzesi, İhtiman Hamamı bir resim galerisi, Razlog’daki sözde Roma Hamamı ise bir restorandır.
Gotse Delçev’de iki hamamın izleri de bulunur. Biri üzerine çimento dökülerek tuhaf bir şekilde korunur. Bir süre bar olarak kullanılır. İkincisi ise yerine okul yapılması için yıkılır, fakat kubbelerinin birisi ayakta kalır.