Bağlantı haritası Anasayfa » Bulgaristan Topraklarındaki Osmanlı Halk Kütüphaneleri

Bulgaristan Topraklarındaki Osmanlı Halk Kütüphaneleri

Yazı: Yüksel Veli

Asırlar boyunca Osmanlı İmparatorluğu egemenliği altında kaldığından dolayı, Bulgaristan topraklarında birçok camiler, medreseler, mektepler, tekkeler v.b kurulmuştur. Bunların yanı sıra çok sayıda da kütüphaneler açılmıştır. Bazıları medreselere, camilere ve tekkelere bağlı olarak, bazıları ise bağımsız olarak çalışmışlardır.

     Prof. Dr. Orlin Sıbev “Knigata İ Neyniyat Hram” kıtabında, Filibe’de, Sofya’da, Şumnu’da, Vidin’de ve daha başka şehirlerde ve köylerde kütüphanelerin bulunduğunu bildirmektedir.  

MEDRESE KÜTÜPHANELERİ

     Profesör O. Sıbev’e göre ilk Osmanlı kütüphaneleri medreselerde kurulmuştur. Medreselerde okuyan öğrencilerin eğitimi için belli sayıda kitaplar bulundurulmuştur. Bunlardan bazıları medrese kurulurken, bazıları ise geç dönemlerde gerek müderrislerden, gerek öğrencilerden bağışlanmıştır. Bu şekilde toplanan kitapların bazıları medreselerin dershanelerinde, yada odaların birinde muhafaza edilirken, bazıları ise medrese binalarına eklenen özel oda veya küçük binalarda muhafaza edilmiştir.

      Ayrıca medreselerde, hocaların ve öğrencilerin öğrenim sürecinde kullanılan orijinal metinlerin birer kopyaları olma niyetiyle tekrar yazdırmak yaygın bir uygulama olduğunu belirtmek gerekir. Böylece kitaptan başka, kopya edilen nüshalar da bulunmaktaydı. Bazı medreselerin ihtiyaçları için kişisel koleksiyonlar veya bireysel kitapların bağışlanması çok sıkça rastlanan bir durumdu.

     Kütüphanelerde bir veya iki kütüphaneci (hafizu’l-kütüp, hafız-ı kitap) vakıf gelirlerinden maaş alarak çalışıyorlardı.

     Bulgaristan topraklarında bilinen en-eski Osmanlı kütüphanesi veya daha doğrusu kitap koleksiyonu, 1444-1445 yılında Filibe’deki Rumeli Valisi Şehabeddin Paşa tarafından yaptırılan cami, imaret ve medrese külliyesine aittir. Bunu doğrulayan belgeler az da olsa vardır.

     Hiçbir kaynak göstermeden, Türk tarihçileri Osman Keskioğlu ve İsmail Eren; 1444-1456 tarihinde Sofya’da Şehabeddin Paşa’dan sonra Rumeli Valisi olan Mahmud Paşa tarafından yaptırılan cami, medrese ve kervansaray külliyesinde de bir kütüphanenin var olduğunu söylüyorlar.

     1547-1548 tarihinde Sofya’da, Enderun Saray Mektebi mezunu olan  Sofu Mehmed Paşa tarafından inşa edilen cami, imaret ve medreseden oluşan külliyede kütüphane vardır. 1550 tarihli Sofya kadı sicillinde bu kütüphaneye vakfedilen kitapların listesi kaydedildiysede, sicillin kendisi günümüzde yoktur. Külliyeye ait 1697-1698 tarihli muhasebe defterine göre, kütüphanede bir kişi görevli olup günlük bir akçe ücret alıyordu. Rumeli vakıf müfettişi Ahmet Arif Hikmet Beyefendi’nin 1840 tarihli teftiş raporunda, Kadı Seyfullah Camii’nin kütüphanesinde en güzel kitaplar “Sofu Mehmed Paşa’nın kitaplarıdır” diye belirtmiştir.  Burada, Sofu Mehmed Paşa  kütüphanesinde muhafaza edilen bazı kitaplar daha geç dönemde Sofya’daki Banyabaşı bilinen Kadı Seyfullah Camii’nin Kütüphanesin’e taşındığını anlamaktayız.

     Profesör O. Sıbev, Köstendil medreselerinde de kütüphane derlemeleri düzenlendiğini açıklıyor. 1660 tarihli Osmanlı belgelerinde Murad Çelebi medresesinden söz edilmektedir. Bu medrese “Eski medrese” denilen medreseyle hep aynıdır. Bazı yazarlara göre, medrese Murad Çelebi olarak anılsada, onu Guruşçuzade Hacı Ahmed Ağa’ tarafından inşa edildiğini bildiriyorlar. Köstendilli Guruşçuzade Hacı Ahmed Ağa medresesi hakkında, vakfedilen kitap belgelerinde söz edilmektedir. Aynı kitaplar daha geç dönemde Köstendil’deki Mollazade Mehmed Ağa’nın kütüphanesine dahil edilmişlerdir.

     Osmanlı döneminde, Bulgaristan topraklarında medreseye bağlı kütüphaneler en fazla 18. yüzyılda açılmıştır – Şumnu’da Şerif Halil Paşa(1744), Ziştova’da Hacı Beşir Ağa (1745), Filibe’de Hacı Osman Ağa (1751), Seyid Ömer Ağa (1779) ve Hafız İsmail Ağa (1784), Silistre’de Saturizade (18. yüzyılın ikinci yarısı) v.s. Daha az sayıda medreselere bağlı kütüphaneler 19. yüzyıldada açılmıştır. Muhtemelen 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında kitap koleksiyonları bazı köy medreselerinde, örneğin Smolyan(Ahı Çelebi, Paşmaklı) kasabasına bağlı Elhovets(Yunus dere) ve Çepintsi(Çangır Dere) köylerinde de biriktiğini Profesör Sıbev’den anlıyoruz.

Şumnu’da  Şerif Halil Paşa Kütüphanesi (1744)

     Kütüphane, halk arasında Tombul Cami diye bilinen Şerif Halil Paşa Camii külliyesinde  bulunmaktaydı. Külliye, cami, kütüphane, ilk okul (mekteb) ve medrese içermektedir. Diğer benzer külliyelerden farklı olarak (örneğin Sofya’daki Sofu Mehmed Paşa ve Razgrad’daki İbrahim Paşa) bu orijinal bütünlüğüyle günümüze kadar korunmuştur. 1744 tarihli vakfiyesinden anlaşıldığı üzere, o sırada sadrazam kethüdası ( vezir yardımcısı) görevinde bulunan Şerif Halil Paşa, camiye on odadan oluşan bir medrese ile kütüphane, bir de mektep eklemiştir.

     Kütüphane medrese avlusunun girişinde hemen sağ tarafında ikinci katta bulunmaktadır. Avlu kare planlı olup, üç yanında medrese hücrelerinden, dördüncü yanında ise caminin yan duvarlarından biridir. Birinci katta bulunan hücrelerden farklı olarak kütüphanenin iki odası (bir ön oda ve okuma odası işlevi gören bir kitap deposu) ikinci katta bulunmaktadır. Kütüphanenin dış cephenin duvarında, cumbalı bir penceresi vardır ve bu nedenle külliyenin mimarisinde bağımsız bir unsur olarak göze çarpmaktadır. Duvarlarında iki sıra pencereden başka havalandırma delikleri de vardır.

    Profesör Sıbev’in araştırmalarında iki kütüphanecinin (hafız-ı kütüb) tayin edilmesi ile kütüphane haftada dört gün sabahtan hava kararıncaya kadar açık olmak zorundaydı. Kütüphaneciler, burayı ziyaret eden öğrencilere okumak ve istinsah (okuduklarını yazmak) için istedikleri kitapları vermek, kitapları hazırlanmış kataloğa göre saklamak ve hiçbir şekilde kitapların dışarıya çıkarılması için izin vermemek şartı ile görevlendirilmişlerdir. Bunlardan 10 akçelik günlükle, birisine kütüphaneci vazifesiyle beraber astronomi bilgilerine sahip cami muvakkiti (beş vakit namazın kesin vaktini belirleyen) görevi de verilmiştir. Diğer kişinin, ikinci kütüphaneci olarak günde 6 akçe ücret alması şart koşulmuştur.

     Vakfiyede sözü geçen kütüphane kataloğu (defter) bulunamamıştır. Ancak bunun bir kopyası Ankara Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde bulunmaktadır. Şumnu Tarih Müzesi’nde korunan Şerif Halil Paşa’nın kuruluş belgesinin orijinalinde böyle bir ek bulunamadığından dolayı, bu da diğer Osmanlı kütüphanelerin katalogları gibi, kataloğun bağımsız olarak hazırlandığı anlamına gelmektedir. Katalog,  Şerif Halil Paşa tarafından bu kütüphaneye vakfedilen kitapların listesini içermektedir. Dolayısıyla bu defter kütüphanenin ilk kataloğudur ve Şerif Halil Paşa’nın sadrazam kethüdası olduğu zaman, yani 1744 veya 1745 yılında hazırlanmıştır. Şu ana kadar kataloğun sadece konu başlıkları  bilinmektedir. İlk başta kütüphaneye 222 ciltlik olan 198 eser vakfedilmiştir.

     Şerif Halil Paşa Kütüphanesi bir medrese kütüphanesi olduğu için vakfedilen kitapların çoğu din konulu kitaplardır. Osmanlı medrese sisteminde Arapça, esas öğrenim dili olduğu için sadece Arapça grameri ile ilgili kitaplar ağırlık kazanmıyor, diğer eserler de Arapça’dır. Dolayısıyla dil itibariyle Şerif Halil Paşa’nın vakfettiği kitapların %85 Arapça dilinde, kaside ve sözlük olan Farsça eserler %10, Türkçe yazılan kitaplar ise sadece yüzde %5’tir.

     Bu kütüphane medrese öğrencilerine kurulduğu dönemde, Osmanlı medreselerinde okutulan eserleri temin etmekteydi. Sonraki dönemlerde Tombul Camii Kütüphanesi başka kitapların vakfedilmesi ile daha da zenginleştirildi.

     1993 yılından itibaren, Sofya Ulusal Kütüphanesi’nde saklanan bu kitaplardan, günümüze ulaşmış el yazmalarının adedi 800 civarında, matbu eserlerin sayısı ise 1600 civarındadır. Ancak bu kitapların arasında yine Şumnu’da inşa edilen Solak Sinan Camii medresesine vakfedilen el yazmaları da yer almaktadır.

Şumnu’da Solak Sinan Camii Medrese Kütüphanesi

     Bu caminin inşa ediliş tarihi tam olarak bilinmemektedir. Camiye bağlı medrese ve mekteb 17. yüzyılda Yahya Bey tarafından kurulduğu bilinmektedir.

     1839’dan olan Şumnu medreseler, tekkeler ve hamamlar listesinde, bu medrese  yer almaktadır. Listeye göre 11 hücreden oluşan bu medresenin kütüphanesi ne zaman faaliyete geçtiği kesin olarak söylenemez.

Hacı Beşir Ağa’nın Sviştov’daki Kütüphanesi (1745)

     Bulgar topraklarında medrese kütüphanesi kuran bir başka kişi de Osmanlı devlet adamı Darüssaade Hacı Beşir Ağa’dır. 1740 tarihinde inşaasına başlanan ve 1745 yılında inşaası tamamlanan, Ziştova kasabasında, yerli ulemaların isteği üzerine bir medrese ile kütüphane kurmuştur. 1745 tarihli vakıfnamesinde, kütüphaneciye günlük 10 akçe, Kur’an hocasına (şeyhü’l-kurra) ve müderrise günlük 20 akçe verilmesini belirtmiştir.

     1741 yılında kütüphane için İstanbul’dan 98 adet kitap gönderilmiştir. Bu kitaplar Ziştova kadı siciline kaydedilip, kütüphaneci Abdurrahman Efendi’ye teslim edilmiştir.  Bu sicil de günümüze kadar ne yazık ki ulaşamamıştır.

Filibe’deki Hacı Osman Ağa  Kütüphanesi (1751)

     Orlin Sıbev’e göre, merhum Şehabeddin Paşa’nın vakıf kâtibi olan Hacı Osman Ağa, 31 Mayıs 1751 tarihli kuruluş belgesinde, bağışladığı mülk ve nakit paraların geliriyle, Filibe’de medrese ve mekteb inşa edilmesini istemiştir. Medresede ve mektepte ders verecek müderrislerin günlüğü 18 akçe olarak belirlemiştir. Mevcut olan kitaplarınıda medresenin ihtiyaçları için yaklaşık 100 adet (92 cilt) vakfetmiştir. Bağışladığı kitaplar çoğunlukla din konuludur, fakat herhalde ilgisi olduğu için içlerinde tarih, coğrafi, tıp v.b konulu olanlar da vardır. Kuruluş belgesinde kütüphaneciye maaş belirlenmemiştir, kitaplar ise muhtemelen medresenin herhangi bir hücresinde veya dershanede muhafaza edilmesi öngörülmüştür.

Köstendil’de Seha Ali Efendi Kütüphanesi (1771)

     1771 yılında, Köstendil’de Seha Ali Efendi medrese kurmuştur. Bu medreseye bağlı bir kütüphane de vardır.

Seyyid Ömer Ağa’nın Filibe’deki Kütüphanesi (1783)

     13 Ekim 1783 tarihli vakıfnamede, Filibe’de Seyid Ömer Ağa Anber Kadı Camii’nin yanına medrese ve kütüphane kurduğu bilinir. Kütüphaneciye günde 10 akçe verilmesini uygun görmüştür.

Koru Ağası Hafız İsmail Ağa’nın Filibe’deki Kütüphanesi (1784)

     1784 tarihinde Hafız İsmail Ağa, Filibe’de 16 hücreli medrese açmıştır. Kuruluş belgesinde, bir müderrisin ve bir de 12 kuruş yıllık maaşı ile bir kütüphanecinin tayin edilmesi belirlenmiştir.

Silistre’deki Saturizade Kütüphanesi (18. Yüzyılın ikinci yarısı)

     Silistre’nin 1845 ve 1851 tarihli vakıfların muhasebe defterlerinde, Saturizade Hacı Mustafa Ağa’nın kütüphane vakfından, Saturizade Hacı Mehmed Ağa Camii’nin ve Saturizade Hacı Osman Ağa vakıflarından bahsedilmektedir. Hacı Mustafa Ağa’nın 1762 tarihli vakıfnamesinde medreseden söz edilsede, kütüphaneden söz edilmemektedir. Büyük ihtimalle kütüphane daha geç dönemde, artık amcasının mütevellisi olan Saturizade Hacı İbrahim Ağa tarafından oluşmuştur. 1785-1786 tarihli olan bir belgede, yapılan el yazması bağışında, o zamanlarda kütüphanenin onun adıyla anıldığından bahsedilmektedir. Fakat 1845 ve 1851 tarihlerinden muhasebe defterlerine göre, resmi olarak amcasının adı Saturizade Hacı Mustafa Ağa kütüphanesi olarak geçmektedir. Bu muhasebe defterlerinde başka kütüphaneden söz edilmemektedir.  

Rusçuk’ta Mirza Mehmed Said Paşa Kütüphanesi (1839)

     Rusçuk Tarih Müzesinde muhafaza edilen Rusçuk Vakıf Sicilinde, Mirza Mehmed Said Paşa vakıfnamesi kaydedilmiş bulunmaktadır. Bu vakıfname 15 Şubat 1839 tarihindendir. Vakfiyeye göre, o dönemde paşa Silistre eyaleti valisi ve Rusçuk ile Varna kalelerinin muhafızı olarak tanımlanmıştır. Mirza Mehmed Said Paşa, Rusçuk’ta cami, mektep, medrese ve kütüphaneden oluşan bir külliye yaptırmıştır.

     Kütüphaneciye ise aylık 30 kuruş verilmesini istemiştir. Kütüphaneye ilk başta kendisi kitap vakfetmiştir. Sofya Milli Kütüphanesi’nde ve Rusçuk Tarih Müzesi’nde muhafaza edilen bazı yazmalar ve baskılar Mirza Mehmed Said Paşa’nın 1839 tarihli vakıf notu ve mührünü taşımaktadırlar. Rusçuk Müftüsü Hafız Osman Efendi’nin 18 Nisan 1859 tarihli vakıfnamede,  Mirza Mehmed Said Paşa Kütüphanesine din konulu 68 (81 cilt) eser bağışladığı anlaşımaktadır.

     Herhalde mimari açıdan daha oluşamama aşamasına erişemediği için, Rumeli vakıf müfettişi Ahmet Arif Hikmet Beyefendi, 1840 tarihli teftiş raporunda Mirza Mehmed Said Paşa medresesine bağlı kütüphaneden bahsetmemektedir. Teftiş raporunda Gümrüğe yakın olan Gümrükçü Hacı Mehmed Ağa Camii’nin Kütüphanesini belirtmiştir, fakat Rusçuk Vakıf Sicillerinde  kütüphanecinin maaşından söz edilmemektedir.

CAMİ KÜTÜPHANELERİ

Razgrad’daki İbrahim Paşa Camii Kütüphanesi

     Kütüphane, Sadrazam Makbul İbrahim Paşa’nın Razgrad’da yaptırdığı 1523–1536 tarihli, cami, medrese, imaret ve mektep içeren külliyenin bir parçasıdır. Fakat 1533 tarihli vakıfnamede, kütüphaneden ve medreseden söz edilmemektedir. Bazı araştırmacılara göre medrese 1536 yılında, İbrahim Paşa’nın vefatından sonra inşa edilmiştir.  Sadrazam İbrahim Paşa tarafından 1533 yılında yaptırılan cami, 16. yüzyılın sonlarına doğru tamamen yıkılmıştır.  1616–1617 yılında yerine yeni ve daha büyük  cami inşa edilmiştir. 1651’de Evliya Çelebi şehri ziyaret eder ve külliyenin camiden başka medrese, imaret, mekteb, da’rül kurra( Kur’an tilavetiyle ilgili okul veya kurs), hamam ve şadırvan içerdiğini belirtmiştir.

     1680 tarihli külliye sicilinde ve muhasebe defterlerinde kütüphaneciden bahsedilmemektedir. 1831 tarihli bir belgede, vakfın mütevellisi olan Ayşe Hanım, eski kütüphanecinin vefatı nedeniyle başka birisinin 5 akçe günlükle kütüpheneci gibi çalışmak isteğini açıklamıştır.

     Yeni caminin iç mekanındaki önemli bir mimari ayrıntı olan duvar oyukları vardır. Bu oyuklar kuzeydoğu ve güneydoğu duvarlarında bulunmakta ve balkon altı alanına oyulmuşlardır. Orijinaldirler ve sonradan yapılma değillerdir. Böyle oyuklar, Bulgaristanda  günümüzde bulunan Osmanlı camilerinde yoktur. Her oyuk ikiye bölünmüştür. Üst kısımlar 0,93 m yüksekliğinde, alt kısımlar ise 0,77 m. Genişlikleri 0,78 m, derinlikleri ise farklıdır – 0,69 ve 0,79 m. Bu oyukların hacmi önemli sayıda kitabın korunmasına sebep olmuştur.

     Büyük ihtimalle bu kitaplardan camilerde yapılan Kur’an kurslarında istifade edilmiştir. Bu nedenle kütüphane fikri yeni caminin proje ve inşaatı sırasında atıldığı anlaşılmaktadır. Ancak bir kütüphanecinin başlangıçta mı yoksa daha sonra mı tayin edildiği belli değildir.

Sultan II. Ahmed’in Vidin’deki Kütüphanesi (1691–1695)

     Türkiye’nin Devlet Arşivinde korunan tarihi belirlenmemiş bir mektupta (şuka), Vidin Kalesinde Sultan Ahmed’in emriyle inşa edilen, muvakithanenin (namaz vakitlerini ve dini bayramları belirlemek için astronomik araştırmaların yapılmasına yönelik yapı) ve camiye bağlı kütüphanenin onarımı ile görevlendirilen iki marangozdan (dülger) söz edilir. Herhalde bu mektupta  Sultan II. Ahmed Han’dan bahsediyor olmalılar, çünkü 1724-1725 tarihinde, Vidin’in muhafızından Sultan III. Ahmed’e (1703-1730) gönderdiği  başka bir belgede, Vidin’de önceki Sultan Ahmed Han’ın yaptırdığı iki camiden bahsedilir. Birisi şehirde, diğeri ise kalede olanıdır. Aynı belgede iki camide dersiye yapmak için tayin edilen bir hocadan zikredilir. Bu kütüphanenin akıbeti henüz belli değil. Sofya Ulusal Kütüphanesinde bu kütüphaneye ait olan yazıtlı veya mühürlü kitap bulunmamaktadır. 20 Ocak 1827 tarihli Vidin sicilinde cami görevlilerine ödenen ücretler için, bir listede hatip, imam, müezzin, dini metin okuyucuları, yetimler, muvakit, su taşıyıcısı ve kapıcılardan söz edilir, ama kütüphaneciden söz edilmez.

Tırnova’daki Firuz Bey Camii’ndeki Kütüphane

          Bulgar yazarı Petko Raçev Slaveykov’un duyduğu bir hikayede, yıllar öncesi Tırnova’nın yandığı ve o zaman da zengin bir Türk Kütüphanesi birçok kitapları ve değerleriyle birlikte yandığı anlatılmaktadır. Hikayeyle yaptığı yorumda Slaveykov, Osmanlı döneminde Hisarlık denilen sadece Tsarevets yakıldı ve yanan Osmanlı kütüphanesi muhtemelen Firuz Bey Camii’nin Kütüphanesidir diye düşünmektedir. Kendisi Firuz Bey’in mirasçılarıyla yaptığı konuşmada, dedelerinden miras kaldığı için caminin bakımı ile sorumlu olduklarını anlamıştır. Bazı kaynaklara göre, bu mirasçılardan Ethem Bey adında olan bir kişide birçok kitabın bulunduğu söylenmektedir. Firuz Bey Camii’nde  el yazmaları (büyük olasılıkla Osmanlı) bulunmaktaydı. 1913 deprminde cami yıkıldıktan sonra, kitaplar  ilk olan, Tırnova merkezli,  Bulgaristan Arkeoloji Kurumu tarafından toplanmışlardır. Ne yazık ki bir yangın sonucu bütün kitaplar yanmıştır. 1830 tarihli bir Osmanlı belgesinde camide dersiye yapıldığı belirtilmiştir. Bu da camide el yazması kitapların bulunduğu kanıtıdır.

Sofya, Plovdiv, Stara Zagora, Nikopol, Pleven, Varna, Provadia ve Yambol’daki kütüphaneler

     Bazı tarihçiler, Sultan II. Murad (1421-1451) ve İsfendiyaroğlu İsmail Bey’in Plovdiv’deki, Hamza Bey’in Stara Zagora’daki kütüphanelerinden, Plevne’deki Gazi Mihaloğlu Ali Bey’in kütüphanesi ile Nikopol, Varna ve Provadia’daki kütüphanelerinden söz etmektedirler. Şimdiye kadar bu kütüphanelerin var olmasını kanıtlayacak belgeler olmasada, büyük olasılıkla adı geçen camilerde kitap bulunmaktaydı. Bazılarında dersiyeler yapılmış, bazılarında ise mekteb veya medrese varmış.

     1652 yılında Filibe’yi ziyaret eden Evliya Çelebi’ye göre “Ulu Cami’de”, bugün “Cumaya” olarak bilinen darü’l kurra mektebin var olduğunu bildirmektedir.

     1767 tarihli bir belgede, Plevne’deki Gazi Mihaloğlu Ali Bey camisinde dersiye yapıldığından söz edilmektedir. Daha geç dönemde, 1888 tarihli  belgelerde Plevne’de  kimin olduğu bilinmeyen bir  kütüphanne zikredilmektedir. Büyük olasılıkla bu kütüphane Gazi Mihaloğlu Ali Bey camisine ait kütüphane olması gerek.

     Filibe’deki İsfendiyaroğlu İsmail Bey ve Eski Zağra’daki Hamza Bey camilerinde de kitap koleksyonlarının var olması ihtimali vardır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Hamza Bey’in camisinden ve mektebinden söz etmektedir. İsfendiyaroğlu İsmail Bey’e gelince, 1467 tarihli vakıfnameye göre  Filibe’de cami ve mekteb yaptırmıştır. Ne var ki kütüphaneden söz edilmemektedir. Ancak zamanla camide veya mektepte büyük sayıda kitap birikmiş olması mümkündür.

     Bazı sözlü bilgilere göre, Osmanlı yönetimin son yıllarında Provadiya’da yıkılan Mahkeme Camisine bağlı, özel ek bir binada ve 3-4 odadan oluşan bir kütüphanenin var olduğu söylenmektedir.

     Varna ve Nikopol (Niğbolu) şehirlerin kütüphaneleri için bilgiler eksiktir. Bu şehirlerde birçok sayıda cami, medrese ve mektebin var olduğu bilinmektedir. Bunların bazılarında daha önemli kütüphane koleksiyonları olma olasılığı vardır. Daha önce Varna ve Nikopol’da yapılmış 18. yüzyıla ait  kopyalarının da bulunduğunu belirtmek gerekir. Bu kütüphanelerin de bağımsız olması mümkündür.

     1530 tarihli Rumeli sicillerinde, Sofya’da Sinaneddin oğlu Merhum Hacı Mehmed’in vakfiyesi kaydedilmiştir. Vakfı Muhiddin Mescidinde çalışanların maaşları ve Mahmud Paşa Camii şadırvanı ve çeşmeleri bakımı içindir. Mescitte Hacı Mehmed tarafından vakfedilen 8 cilt kitap bulunmaktadır.

     Korunan sicillerde, 15. yüzyılın ikinci yarısından tanınmış Osmanlı mutasavvıfı Yusuf oğlu Noktacızade Şeyh Mehmed tarafından bağışlanan kitaplar listesi bulunmaktadır. 1491–1492 tarihinde yaptırdığı, Edirne’de tekke, Yanbolu’da cami ve Eski Zağra’da mektebin bakımları için vakıf kurmuştur.

      1566-1569 tarihli olan Silistre sancağı vakıf sicilinde Yanbolu’daki rahmetli Noktacızade’nin cami vakıfları kaydedilmiştir. Vakıfların arasında merhumun vakfettiği 15 adet kitap listesi de bulunmaktadır.

TEKKELERE BAĞLI KÜTÜPHANELER

     Camiler ve bireysel kütüphane binalarının yanı sıra, İslami tasavvuf kitapları derviş ocaklarında (tekkellerde) muhafaza edilmekteydi. Bazı tekkellerde fazla sayıda kitap korunurken, bazılarında birkaç cilt, bazılarında ise hiç kitap bulunmamaktaydı. Medreselerde olduğu gibi burada da eserlerin kopyalanması yaygın bir uygulamaydı.

Sveştari (Mumcular) köyü yakınındaki “Demir Baba Tekkesi”ndeki kitaplar (XVI-XVII yüzyıllar)

     Demir Baba tekkesinde az da olsa kitap bulunmaktaydı. 5 Mart 1828 tarihli bir envanterde, yedi kitabın adı belirtilmiştir – Kur’an-ı Kerim’in 56. suresinin tefsiri “Kıyamet günü”, Siyer-i Nebi, mutasavvıf ve münzevi İbrahim ibn Edhem efsanesi, Ahmed Bican’ın popüler tasavvuf eseri, Ünlü İranlı mistik Feriduddin Attar’ın “Evliyaların hayatları” kitabı ve Hz. Ali’nin savaşlarını anlatan iki eser.

Vidin Selahatin Baba Tekkesi’ndeki kitaplar (1806)

     1806 yılında Vidin Valisi Osman Pazvantoğlu’nun girişimiyle, 1689 tarihinde Vidin’in Avusturya tarafından yapılan kuşatmasında şehit edildiği yerde, Selahatin Baba’ya türbe ve zaviye yaptırmıştır. 1837 tarihinde,  Vidin’de Pazvantoğlu’nun kütüphane kataloğu hazırlanıp 30 adet kitabın var olduğu belirtilmiştir. Kitaplar Pazvantoğlu’ndan vakfedilen ve Selahatin Baba zaviyesinden alınmıştır, bu da Selahatin Baba zaviyesinde az sayıda da olsa kitabın bulunduğu belirtisidir. Muhtemelen kütüphane 1837 yılından önce Pazvantoğlu’nun kütüphanesine taşınmıştır.

Rusçuk’taki Şaziliye Tarikatı Kütüphanesi’ndeki kitaplar (1838)

     Rusçuk’taki Şaziliye tarikatının tekkesinde de kitaplar vardı. 29 Mayıs 1838 tarihli vakıfnameyle, Şaziliye Şeyhi Mehmed oğlu Hacı Ahmed Efendi tekkeyi kurmuştur. 1861’de, tekkenin vakıf mülkleri, eşyaları ve kitapları özel bir sicilde anlatılmıştır. Listedeki kitaplar 31 başlık (36 cilt) içerir. Çoğu tasavvuf ve dini konuludur. Bu kitaplardan bazıları bugün şehrin Tarihi Müzesinde bulunmaktadır.

     Medrese ve cami kütüphanelerine bakarak, buradaki kitapların çoğu farsça dilindedir, çünkü fars şiirin çoğu tasavvuf fikirli olduğundandır. Tekkelerde olan kitaplar tasavvufi ve dini konuludur.

     Zamanla, daha eğitimli ve etkili müslümanların kişisel koleksiyonları çoğalmış ve bazıları önce medrese veya cami inşa etmeden bunları bağışlamışlardır. Böylece bağımsız halk kütüphaneleri oluşmuştur. Bunun için özel bir bina inşa edilir veya amaca uygun başka bir bina kullanılırmış.

BAĞIMSIZ KÜTÜPHANELER

VİDİN KÜTÜPHANELERİ

Kara Mehmed Paşa’nın Kütüphanesi (1719-1722)

     Sultan II. Ahmed ve Osman Pazvantoğlu’nun kütüphanelerinden başka, Vidin’de daha iki Osmanlı vakıf kütüphanesinin var olduğuna dair raporlar vardır. Bunlardan biri Kara Mehmed Paşa tarafından kurulmuştur. Tek rivayete göre Vidin valisi iken (1719–1722) kütüphane kurup kitaplarını vakfetmiştir. Sonradan kütüphanesi İstanbul’a taşınarak, 1884 tarihinde kurulan “Kütüphane-i Umumi Osmani” kütüphanesine dahil edilmiştir.

Sofu Hasan Ağa Kütüphanesi (1728)

      Sofu Hasan Ağa’nın kütüphanesi hakkında daha detaylı bilgi Vidin siciline kaydedilmiş bir belgede bulunmaktadır. Bazı tarihçiler bu belgenin bir vakfiye gibi olduğunu açıklamışlardır. Aslında, bu belgenin Sofu Hasan Ağa tarafından vakfedilen kitapların listesidir (defteridir). 1728 tarihinde kaydedilen listenin açıklayıcı notlarında, Belgrad’da yeniçeri komutanı (turnacıbaşı) iken, şehrin Avusturya işgalinden önce, 113 cilt kitap ulemalara ve öğrencilere bağışlamıştır. Belgrad’ın işgalinden sonra, kütüphaneci Hasan Efendi kitapları koruyabilip Vidin’e taşınmasını sağlamıştır. 

     1728 yılında Vidin’deki öğrenciler ve ulema tarafından kullanılmak üzere yerel şeriat mahkemesinde kaydedilmiştir. Kitaplar Osmanlı medreselerin müfredatı ile bağlıdır. Nerede muhafaza edildiklerine dair bir bilgi yoktur.

     Hasan Efendi adında bir kütüphaneciden bahsedilmektedir. Kütüphanenin sadece medresede veya camide muhafaza edilen bir kitap koleksiyonun olmadığını ve kurumsal bir statüye sahip olduğunun göstergesidir.

TIRNOVA KÜTÜPHANELERİ

Hacı Ali Ağa Kütüphanesi (1763)

     12  Mart 1763 tarihli vakıfnamesinde, sultanın ahırlarına yem sağlamakla görevliyken, Tırnova’da bir kütüphane ve Tırnova kazasına bağlı bir köyde ise cami ve mekteb inşa etmiştir. Kuruluş belgesinde, kütüphanenin kurşunla kaplı, çift kubbeli ve tuğlayla inşa edilmiş bir bina olarak belirtilmiştir. Ayrıca Kasım Paşa mahallesinde bulunduğunu ve Büyük Cami (Cami-Kebir) ile sınır komşu olduğunu açıklanmıştır. Bazı kaynaklarda kütüphane 4.50 x 7.50m ölçülerinde, kalın taş duvarlı,  ciltler dolusu el yazması ile dolu bir oda olarak tasvir edilmiştir. Tırnova Tarih Müzesinde kütüphanenin çizilmiş resmi korunmaktadır. Bu resimde çizilen kütüphane binası tamamen Hacı Ali Ağa vakıfnamesinde ve kaynaklarda anlatıldığı gibidir – kütüphane dikdörtgen planlı ve iki kubbeden oluşan devasa bir taş binadır.

     Hacı Ali Ağa’nın yaptırdığı kütüphane Kurşunlu Camii külliyesinden bir parça olmadığını, onunla birlikte inşa edilmediğini kesinlikle belirtmek gerekir.

     Vakıfnamede iki kütüphaneciden, vardiyalı olarak her gün kutüphaneyi açık tutmalarına ve oradan kitapların dışarı çıkarılmasına izin etmemelerine belirtilmiştir. Tayin edilmiş kütüphanecilerin belgelerinde ve başka verilere göre ise gerçekten burada sadece bir kütüphanecinin var olduğu dikkat çekmektedir. 1764 tarihli ve Hacı Ali Ağa tarafından imzalanmış bir belgede,  Mehmed Efendi’nin günlük 30 akçe olan kütüphaneci kadrosuna alınması talebi sunulmaktadır. 22 Auğostos 1764 yılında dilekçesi kabul olup kütüphanenin ilk hafız-ı kitabı olmuştur.

SOFYA KÜTÜPHANELERİ

Mustafa Efendi ve Mehmed Efendi Müftüler’in Kütüphanesi

     1786 tarihli bir belgede, Sofya’da Mustafa Efendi ve Mehmed Efendi Müftüler’in kütüphanesine tayin edilen kütüphaneciden bahsedilmektedir. Belgede 10 akçe günlükle, Sofya’nın eski müftüsü rahmetli Şeyh Seyid Hacı Ebu Bekir Efendi’nin yerine oğlu Seyid Abdurrahman’ın kütüphaneci olarak tayin edilmesi açıklanmıştır.

     Ancak şu ana kadar kütüphanenin ne zaman kurulduğu ve neden iki isimle anıldığı belli değildir. İki müftüden mi kuruldu, yoksa iki müftü kitaplarını ayrı ayrı mı vakfettiller bilinmemektedir. İkinci seçenek daha ihtimallidir, çünkü birçok elyazmalarında Sofya müftüsü Mehmed oğlu Mustafa Efendi tarafından vakfedildiğine dair yazılar bulunmaktadır. Örneğin Ebubekir Efendi’nin vakfiyesinde Sofya Müftüsü Mustafa Efendi’nin de kitaplarından söz edilmektedir. Büyük olasılıkla bu kütüphanenin kitap fonu, Sofya’da müftülük yapan, sırasıyla baba-oğul Mehmed Efendi ve Mustafa Efendi’ler tarafından vakfedilen kitaplar ile oluşmuştur.

Seyid Hacı Ebubekir Efendi’nin Sofya’daki Kütüphanesi (1777)

     Sofya sicilinde, kaydedili olan 12 Ocak 1777 tarihli bir vakıfnamede kitap bağışından (173 cilt) söz edilmektedir. Ayrıca vakıfnameye kitap listesi de eklenmiştir. Bu açıklanan tek vakfedilen kitap koleksyonudur. Bağış, Seyyid Mehmed Ağa’nın oğlu Seyyid Hacı Ebubekir Efendi tarafından yapılmıştır. Kendisi o zamanlarda Sofya müftüsüdür.

     Müftü Efendi mütevelli ve kütüphaneci olmasını, vefatından sonra ise bu görevleri oğlu Seyyid Abdurrahman ve torunları tarafından devralmalarını şart koşmuştur.                    

     Bağışçının vasiyetine göre, vakfedilen kitaplar önce kendisi tarafından, daha sonra şehirdeki ulema tarafından verilen bir belge karşılığında kullanılacaktı. Şeriat hukuku ile ilgili eserler ve Türkçe ve Arapça fetva derlemeleri, onun ölümünden sonra ancak Sofya müftüsü görevini yapanlara verilebilecekti.           

     Belgelerden anlaşıldığına göre, 1777 yılının başlarında Sofya’da, kendi kitaplarıyla kurmuş olduğu halk kütüphanesinin mütevellisi ve kütüphanecisiyken, Ebubekir Efendi aynı zamanda Mustafa Efendi ve Mehmed Efendi müftülerin halk kütüphanesinin kütüphanecisi olarak da görev almıştır. 1778 yılın sonlarında vefat etmiştir.

Samokov’daki Mehmed Hüsrev Paşa Kütüphanesi (1842)

     1842 yılında Bosna’nın valisi Mehmed Hüsrev Paşa doğduğu Samokov şehrinde bir kütüphane açmiştır. Bu kütüphane, kendinde Samokov medreselerine ve camilerine ait kütüphaneleri ve kitap derlemelerini toplamıştır. Bunlar Emin Ağa (Hüsrev Paşa’nın dayısı) mescidin kütüphanesi, Hacı Süleyman Efendi (büyük babası) kütüphanesi ve yerli Osmanlı yazarı olan Ahmed Keşfi Efendi’nin medreseye bağlı olan kütüphanesidir.

     300 küsur ciltten oluşan Ahmed Keşfi Efendi’nin kütüphanesi, 19. yüzyılın ortalarında Mehmed Hüsrev Paşa Kütüphanesi’nin bir parçası haline getirilmiştir.

     1829-1842 dönemine ait  iki vakıf kütüphane vardır. Biri Hacı Süleyman Efendi’nin, diğeri ise sözde olan “Genel kütüphane”. Genel kütüphanenin kitap fonu Samokov sakinlerin kişisel derlemelerinden ve Keşfi Efendi’nin kütüphanesinden kitaplarla oluşmaktadır. Bu kütüphanelerin  kütüphanecisi hep aynıdır ve ismi Ahmed Efendi’dir. Ondan sonra Mehmed Hüsrev Paşa’nın kütüphanesine dahil olmuşlardır.

     Bundan önce, önceki iki Samokov kütüphanesinin her biri yaklaşık 500 ciltten oluşmaktaydı ve bunlardan biri zaten Keşfi Efendi’nin kütüphanesini içermekteydi.

     Bu kitapların bir araya gelmesiyle, 1842 yılına doğru Samokov’da yeni büyük kütüphanede en az 1000 cilt, 1879 yılına doğru ise 2.485 cilt el yazması ve eski basılmış kitap bulunmaktaydı. Bu kütüphanenin kitaplarında 1843–1844 tarihiyle vakıf mührü ve “Samokov’un kütüphanesi” simgesi vardı.

Köstendil’deki Mollazade Mehmed Ağa’nın Kütüphanesi (1854–1855)

     1854–1855 tarihinde Bab-ı Ali’de kapıcıbaşı olan Çelebi oğlu Mollazade Mehmed Ağa doğduğu Köstendil’de, Fatih Cami’nin yanına bir kütüphane inşa etmiştir. Bu bağımsız kütüphanenin kitap fonu var olan kitap koleksyonların birleşmesiyle oluşmuştur. Bünyesine Köstendil’deki eski ve yeni medreselerin kitaplarını toplamıştır.

     Bu kütüphanenin kitaplarında 1854–1855 tarihiyle vakıf mührü ve “Köstendil’in kütüphanesi” bulunmaktadır.

     1912 yılında Fatih Camii’nde 264 cilt kitap bulunmaktadır ve bunların 250’si Sofya’daki Ulusal Kütüphane’ye gönderilmiştir.

Vidin’deki Osman Pazvantoğlu Kütüphanesi (1802–1803; 1837)

     Mevcut halka açık kitap derlemelerin benzer bir birleşmesi Vidin Valisi olan Osman Pazvantoğlu’nun kütüphanesinde de görülmektedir. Vidin’de yaptırdığı caminin yanına babası Ömer Ağa’nın anısına özel bir kütüphane binası da yaptırmıştır. Şumnu’daki Tombul Camii dışında korunan tek Osmanlı kütüphane binasıdır.

     İlk önce kütüphaneye Ömer Ağa’nın vakfettiği veya kendisi babasının anısına koyduğu kitaplardır. Daha geç dönemlerde, Ak Camii’nde bulunan annesi Rükiye Hatun’un vakıf kütüphanesinden, Vidin’in medreselerinden ve camilerinden, Selahatin Baba zaviyesinden, kişisel koleksyonlarından (İbrahim Mahir Efendi, Vidin Müftüsü Abdurrahman Efendi v.s.) kitaplarda dahil edilmiştir. Vidin’in bir sonraki valisi olan İdris Paşa’nın (1807-1810) da kitapları buraya konulmuştur. Haziran 1826’da,  Vidin’de dönemin valisi olan İbrahim Paşa’nın (1824–1827) ve şeriat mahkemesinin yardımıyla,  Merhum Hakim Arif Efendi’nin 36 ciltlik vakfiye kitabı, Osman Pazvantoğlu’nun kütüphanesine yerleştirilmiş ve o yılın siciline kaydedilmiştir. İslam hukuku konulu kitaplar çoğunluktadır, fakat tasavvufi şiirler de bulunmaktadır.

     1837’de, Pazvantoğlu’nun vakfına yapılan denetimiyle ilgili, kütüphanenin kataloğu derlenmiştir. Katalogda 2390 cilt el yazması ve 73 cilt basılı kitap belirtilmiştir. Bazı kitapların üzerine “Vidin Kütüphanesi” yazısını içeren vakıf mührü konulmuştur.

     1888 yılına doğru, Osman Pazvantoğlu Kütüphane’nin kitapları Vidin’den Sofya’ya taşınırken, kitapların sayısı yükselmiş ve en az 2664 cilt oldukları açıklanmıştır. Bunlardan 2014 cilt Osmanlı devletine teslim edilmiş, diğer  650 cilt ise muhafaza edilmek için  Sofya’da Ulusal Kütüphane’de bırakılmıştır.

     Sonuç itibariyle , Osmanlı halk kütüphaneleri  bir vakıf kurarak oluştuklarını anlamaktayız. Bazılarına ayrı bir bina inşa edilirken, bazıları ise medrese, cami ve tekkelerde özel odalarda veya cami duvarlarına oyuklar yapılarak, bazıları ise bağımsız olarak faaliyet göstermişlerdir.


[1] Sıbev, O, Knigata İ Neyniyat Hram (İstoriya Na Osmanskite Biblioteki V Balgaria). Sofia, İzdatelstvo “Avangard Prima”, 2017, s.135

[2] Erünsal, İsmail E., The Ottoman Librarys and the Ottoman Librarian Tradition, p.877